Kamil Ve Meryem'e Dair

KİTABIN ADI KAMİL VE MERYEM’E DAİR
KİTABIN YAZARI ARTUN ÜNSAL
YAYIN EVİ VE ADRESİ YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK TİCARET VE SANAYİ A.Ş. İSTİKLAL CADDESİ, NO:285 BEYOĞLU 80050 İSTANBUL
BASIM YILI MAYIS 1996


1.KİTABIN KONUSU:

Okuduğum kitapta Kâmil ve Meryem’in büyük aşkı ve büyük ümitlerle göç ettikleri Ankara’da başlarına gelenler anlatılmaktadır.

2.KİTABIN ÖZETİ:

“ Tahir ile Zühre”, Arzu ile Kamber”, “Kerem ile Aslı” ………. Binlerce yılın yorgunu Anadoluda daha nice beraberlikler yaşanmıştır. Ama “ Kâmil ile Meryem’inki bir başka. Çünkü destan konusu olmayacak kadar gerçek ve olağan. Özelllikle 1940’lardan itibaren sonra bu yana köylerinden, çift- çubuklarından koparak gelip, büyük kentlerin pırıltısına bir pervane gibi takılan milyonlarca Anadolumuz vardır. Onlardan yalnızca ikisi Kâmil ve Meryem.


Ankara’nın mantar gibi fışkıran kondularındfa yaşayan amele,işçi, küçük memur, esnaf, gündelikçi yüzbinlerce köy kökenli çiftten bir örnektir. Kâmil ve Meryem Çankırı’nınn Kurşunlu ilçesine bağlı Pınarcık Köyü’ndendir. Kâmil , babasını yaklaşık 12 yaşında kaybetmiş ve gerçekten fakir bir ailenin çocuğudur. Abileri Kazım ve Ali; ablası ise Habibe’dir. Evin en küçüğü Kâmil’dir. O da babasının vefatından sonra ailesine yardım etmek için askerlik çağı gelene kadar köyde para karşılığında köydeki insanların davarlarını gütmektedir. Ailesi özellikle babasının vefatından sonra maddi yönden çok sıkıntı çekmiştir. Kâmil’in o zamanları en büyük hayali köyde hali vakti yerinde olan Bezcigillerden İbrahim’in kızı olan Meryem’le evlenmektir. Meryem ise Kâmil’le oranla biraz daha yaşça küçük ama gerçekten çok sevimli bir kızdır. İçinde sürekli okuma-yazma isteği vardır. Ama o da sınıf öğretmeninin gazabına uğrayarak bu isteğini gerçekleştiremez. Gerçekten de Meryem’inde Kâmil’de gözü vardır. Haftada birkaç gün Meryemgilin samanlığında buluşup orada konuşurlar ama birgün Meryem’in annesi bunları samanlıkta yakalr. Ve daha sonra Meryem’in evden çıkmasını yasaklar. Meryem’in babası İbrahim durumdan haberdar olunca hemen kızını fakir Kâmil’e vermemek için kızı Meryem’Ie köyde daha zengin birisine vermeyi ister. Bunu öğrenen Kâmil, Meryem’i kaçırır. İlk başlarda Meryem ve Kâmil’in annesi iyi anlaşır ama Kâmil askere Kars-Kağızman’a süvari olarak gittikten sonra aralarına kara kediler girer ve bir türlü anlaşamazlar. Bu olaylar ta ki Kâmil askerden dönüp Meryem’le beraber Ankara’ya gidene kadar devam eder. Meryem ve Kâmil her ikisi de Ankara’ya gitmek isterler. Çünkü artık rençberlik fazla para getirmemektedir. Bundan dolayı Ankara’daki amcaların yanına giderler.
Kâmil ve Meryem‘in o zamanki tek hedefleri başlarını sokacak bir evlerinin olmasıydı. Bundan dolayı Kâmil tren garında çalışırken Meryem de ev giderlerini karşılamak için akşamları evde çamaşır yıkar, gündüzleri ise ev işlerine gider. Daha sonra kendilerine göre bir ev tutarlar. Komşuların önerileriyle İzmir Caddesi’ndeki Demirtepe’de kapıcılığa başlarlar. Sonunda 2,5 yıl sonunda Haymanalı hemşerilerinden 500 liraya çok küçük de olsa bir gecekondu alırlar.


Bu arada Kâmil ve Meryem’in şimdiye kadar Naile, Zeliha ve Yalçın isimli üç çocuğu olur. Çocuklarından en büyüğü Naile’dir. Kâmil, Sağlık Bakanlığında bir iş bulur. Maaşı da o zamana göre iyidir.Bu maaş ve Meryem’in kazandıklarıyla bu aile derin bir nefis alabilir. Ama bu arada Kâmil Zekiye adlı bir dul bir bayana takılır. Meryemgilin mahallesinde oturur. Kâmil gün geçtikçe Zekiye’ye bağlanır ve artık ona bir ev tutup eve geç gelmeye başlar ve sonunda Kâmil’in Zekiye isimli dul kadınla beraber olduğunu, Kâmil’in onun için ev tuttuğunu öğrenir. O zamanlarda Kâmil eve aldığı maaşı da getirmez. Meryem de o zamanda fazla iş bulamadığından özellikle çocuklar büyük sıkıntı içine girerler. Çocuklar artık yakındaki çöpe gidip oradan bulduklarını yemeye başlarlar. Bu arada Kâmil’in Zekiye adlı dul kadından iki tane çocuuğu olur.


Meryem olan bu olaylara rağmen gidip “Kâmil” le konuşur. Ona olan bitenleri anlatır ve sonunda onu ikna eder. Kâmil yaptıklarından gerçekten çok pişman olur; Meryem ve ailesinden özür dileyerek evine yeniden döner. Bir yıl sonra Kâmil ve Meryem’in ilk önce Yalçın daha sonra Gürsel isimli iki çocukları olur. Özellikle Kâmil çocuklarıyla daha çok ilgilenmeye başlar. Daha sonra aradan yıllar geçtikten sonra çocuklar iyice büyür ve okula gitmeye başlarlar. Ama bu zamanda da aksilikler bunları yalnız bırakmaz. En büyük kızı olan Naile komşusuyla kaçar, en küçük çocuk olan Gürsel kızamık çıkartır. Bunu üzerine ışık yakarlar ama Gürsel gün geçtikçe daha da zayıflar ve bir deri bir kemik kalır. Sonunda Gürsel’i Hacettepe Hastanesi’ne götürürler. Oradaki doktor Gürsel’e artık hiçbirşey yapılamayacağını söyler. Bunu duyan Meryem ve Kâmil kahrolurve sonunda Gürsel’i diri diri gömerler. Aynı akşam Meryem, kızını rüyasında görür ve onun canlı olduğunu iddia eder. Bunun üzerine Kâmil ve Meryem Gürsel’i yerinden çıkarırlar ve daha sonra uzun bir süre yoğurt ve sütle baktıktan sonra ölmüş olduğu iddia edilen Gürsel’i yeniden canlandırırlar. Bu olayların yanında Yalçın evlenir. Aile zorluk ve sıkıntı çekerek de olsa güzel bir düğün yaparlar.


Sonunda aradan yıllar geçer ve Kâmil emekli olacaktır. Aradan tam tamına otuzsekiz yıl geçer ve bir zamanlar çekici gelen Ankara artık Kâmil için bir taş yığınından başka bir şey değildir. Bundan dolayı emekli parasını aldıktan sonra köye bir ev yapıp orada hayatını devam ettirmek ister ama bir türlü Meryem’I ikna edemez. Sonunda köyde bir ev yaptırırlar ve yazın köyde, kışın Ankara’da kalmaya beraber karar verirler. Daha sonra emekli parasıyla yeni bir apartman dairesi alırlar. Çilekâr Meryem ise artık iyice yaşlanır ve romatizmadan dolayı sürekli doktor kontrolüne gider. Çocukları ise artık hepsi evlenmiş ve çoluk çocuğa karışmışlardır.




3. KİTABIN ANA FİKRİ:


Özellikle 1940’lardan sonra bu yana köylerinden, çift çubuklarından koparak gelip, büyük kentlerin pırıltısına bir pervane gibi takılan milyonlarca Anadolumuz var. Onlardan yalnızca ikisi Kâmil ve Meryem.Bu iki genç gibi birçok insan bu pırıltıya takılıp güzelim köylerini bırakıp büyük kentlere göçetmektedir.Bu olay sadece göç olayı olarak kalmamakla birlikte giderek büyük bir sorun haline dönüşmektedir. Yeni göçeden bir birey için ilk önce başını sokacak bir ev ve daha sonra da hayatını devam ettirmek için bir de iş gerekmektedir. Bu faaliyetler yerine getirilmezse; bunlar o kentte çarpık kentleşmei işsizlik, toplumda huzursuzluk ve hırsızlık gibi olaylar alarak geri dönmektedir. Okuduğum bu kitapta bu göç olayı çok etkili bir biçimde anlatılmaktadır.



4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Okuduğum kitapta işlenen konu Kâmil ve Meryem arasında geçmektedir.

Kâmil, yaklaşık 12 yaşında babasını kaybettikten sonra hayatını devam ettirmek için para karşılığında köydeki insanların davarlarını gütmektedir. Bu zamanda ailesiyle beraber maddi yönden çok sıkıntı çekmişlerdir. Çocukluundan bu yana hem zengin olma ve çocukluk arkadaşı olan Meryem’le evlenmek istemiştir. K;âmil gerçekten tuttuğunu koparan , azimli ve ayrıca çok çalışkan bisidir.

Kâmil’den yaşça büyük olan Meryem’de Kâmil’le beraber Pınarcık Köüyü’ndendir. Kendisi gerçekten çok çalışkan birisidir. Kâmil’le beraber Ankara’ya göç ettikten sonra aile giderlerini kaşılamak için odacı ve temizlikçi olarak birçok yerde çalışmıştır. Kendisi ailesine bağlı, çocuklarını seven ve onların geleceği ve sıhhati için herşeyi yapmaktan kaçınmayan birisidir. Gerçekten de onlar için bir çok fedakarlıklarda bulunmuştur.


5. KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:


Artun ÜNSAL çok güncel bir kou olan “KÖYDEN KENTE GÖÇ” ün etkikerini, Kâmil ve Meryem’in başından geçen olayı da kullanarak çok etkili bir biçimde anlatmıştır.


Yazarımız sade, yalıni kolay anlaşılabilir bir şekilde bu öyküyü yazmıştır. Ayrıca toga, zara ve rençberlik….vb Ankara şivesine ait olan bu kelimeleri kullanarak öykümüzü daha anlamlı ve aynı şekilde akıcı yapmıştır. Yazarımız özellikle kişi tasvirlerinde çok başarılı olmuştur. Ama öykünün bazı bölümlerinde kopukluklar vardır. Bu da öyküde yer alan bazı olayların anlaşılmasını biraz güçleştirmektedir. Bütün bunlara rağmen kitabımız gerek konusu gerekse dili olsun erçekten çok iyi bir dille yazılmıştır.

6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:



Artun ÜNSAL, 1942’de İstanbul’da doğdu. Paris Üniversitesi’ni Hukuk Fakültesi’ni 1966’da, Siyasal İncelemeler Enstitüsü’nüyse 1967’de bitirdi. 1970’de Siyasal Bilim doktorasını tamamladı. 1970-1973 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi’nde, 1975-1982 yılları arasında Ankara Üniversitesi SBF’de çalıştı; 1983 yılının sonunda istifa edip Hürriyet gazetesine girdi; 1986-1992 yılları arasında bu gazetenin Paris temsilciliğini yürüttü. Bir dönem (1972-1986) gazetecilik yaptı.


Ekim 1994’te Galatasaray Üniversitesi’nde öğretim üyeliğine atanan Boğaziçi Üniversitesi’nde dersler veren Prof. Dr. Artun ÜNSAL’ın yapıtlarından Siyasal ve Anayasa Mahkemeleri(1980), Kent ve Siyasal Şiddet(1982), Benin Lokantalarım(1996) Türkiye’de yayımlandı. Fransa’da yayımlanan çalışmalarından biri Istanbulla Magnifique’dir.


Hürriyet ve daha sonra Posta gazetelerinde haftalık lokanta eleştirileri yazmayı sürdüren Artun ÜNSAL’ın Osmanlı mutfağı üzerine yaptığı incelemeler çeşitli dergilerde yayımlandı. Geleneksel Türk mutfağı üzerine yaptığı incelemeler yurtiçive yurtdışında çeşitli çeşitli toplantılara katılan ÜNSAL, TRT 1’de yayımlanan “Damak Tadı” adlı programda danışmanlık ve aynı zamanda sunuculuk yapmaktadır.

Hiç yorum yok: