KİTABIN ADI :KERTENKELENİN UYKUSU
KİTABIN YAZARI :Nihan TAŞTEKİN
YAYIN EVİ :OĞLAK YAYINLARI
BASIM YILI :2000
KİTABIN KONUSU :Yakın iki arkadaşın birbirlerine oynadıkları oyunun,polisiye romanları aratmayacak şekilde gerçeğe dönüşmesi.
KİTABIN ÖZETİ :Cem BEYOĞLU,özeldedektiflik,avukatlık arasında gidip gelen,tutarsızlıkla dolu hayatında aslında ne yapacağını kendisi de bilemeyen birisidir .Tek umudu kesif kokulu binanın üçüncü katında yer alan bürosuna bir müşterinin çıkagelmesi ve aacağı pek de tatminkar olmayan ücret karşılığı tekdüze yaşamını evi ve bürosu arasında devam ettirmektir.Avanslarla kıt kanaat geçindiği yaşantısında yaptığı tek kayda değer şey sevgili kitaplarına ve hayallerine bol bol zaman ayırmak ve herkesten gizli polisiye öyküler yazmaktır.Bürosundaki eskimiş yıpramış mobilyalarından,kafasının üstünde dönen pervanesinden aldığı hazla dolu yaşamı,kendisince,üç aydır hiç arayıp sormamasından ölmüş olabileceğine hükmettiği çocukluk arkadaşı Ergin,sırıtarak,süürpriiiiz,bakışlarıyla kapının önünde kendisini süzerek beklediği an bitmiştir.
Oyunu ilk başlatan , aşık olduğu palavrasıyla Ergin olur.Ergin , güya, patronunun gece kulüplerinden birisinde tanıştığı Rusyalı bir sarışına, Sonya, kendisini kaptırmıştır.Cem’in yanına gelmesinin nedeni, kısa süreli güzel bir ilişki geçirdiği Sonya’nın ortalardan kaybolması, bunun sonucu da kendisince biraz dedektiflik yalamış arkadaşından onu bulması için yardım istemeye gelmesidir.Ergin’e göre Sonya bütün diğer kadınlardan farklıdır.Bütün hafifmeşrepliğine rağmen, güya yüzünde ve bakışlarında karşı konulmaz bir masumiyet vardır.Cem’in oyuna girmesi de, aslında bir dakika bile sessiz duramayan , varlığını her an heryerde kabul ettirmek için elinden geleni arkasına koymayıp fiziksel ve ruhsal bütün gürültü kirliliklerini yapan arkadaşının, aşk nelere kadir, dedirtecek suskunluğu, çaresizliğiyle tamamlanır.Karşısında , Adana yemiş İngiliz havalarıyla duran arkadaşının aşığım ayaklarına engel olamadığı bir şefkat duygusuyla kanan Cem de , sonunun nerelere kadar varabileceğini şimdiden tahmin bile edemeyeceği oyunda başrol yerini en sonunda almıştır.Hikayenin bu kısmı , Cem’in oyuna geldiğini hala anlayamamasıyla hazzına haz katan Ergin’in , oyunu daha da çıkmaza sokmasına ve sonunda bunun bir oyundan ibaret anlayan Cem’in kendisince Ergin’in kalbine bir kurşun sıkarak arkadaşlığından men edip kedisi Hamiş ile Akdeniz köylerinden biri olan Arnıç Köyü’ne adeta bir Robinson hayatı yaşamaya gitmesiyle son bulur.
Cem Beyoğlu , Arnıç’ta geçirdiği ilk haftanın sonunda , yürüyüşleri sırasında arasıra yollarının kesiştiği babasının kendisi için yapyığı evde ,dadısı Saniye Hanım’la kalan zengin,genç bir kadınla tanışır. Hikayenin ikinci kısmı ya da Cem’in Ergin’e karşılık oyunu olarak da adlandırabileceğimiz bu kısım Erginsiz olarak devam eder. Cem , hikayede yardımcı kahramanlar da diyebileceğimiz Erdem , Kerem ve Saniye Hanım’la bu kısımda tanışır. Cem , Gonca , Erdem ve Kerem dörtlüsünün , biz de şu Ergin’e bir oyun oynasak ya! , diye başladıkları oyun bir gün Gonca’nın hergünkü yürüdüğü yollardan birinin kenarındaki uçurumda jandarmalar tarafından bulunmasıyla son bulur.
Esasında , hikayenin şu ana kadar geçtiği bir ve ikinci kısım , Ergin’in o süürpriiiz bakışlarıyla çıkagelmeden önce , Cem’in tekdüze yaşantısında bir sır olarak sakladığı polisiye öyküler arasında yerini almıştır. Bunu Cem’in annesi tarafından oğlunun intihar nedenini aydınlığa kavuşturması amacıyla , esasında haritada yer almayan Arnıç Köyü’ne gönderilen Oktay PALAMUT , yani hikayedeki Ergin anlar. Arkadaşı Cem , kendi ismi Cem Beyoğlu hariç bütün herşeyi değiştirerek yazıya dökmüştür. Ergin , Oktay Palamut , e göre herşey bir oyundan ibaretti ve Cem gülüp geçememişti. Üçüncü hikaye , olmayan bir cinayetin ve arkadaşının intiharının ardındaki esrarı kovalamaya yönlendirilen Oktay Palamut’la devam eder.Ancak Gonca ,oyunda ölümü kararlaştırılan şekilde sahiden ve tam da planladıkları gibi ölür.
Kitap, bu karşılıklı oyunların bazen gerçek hayatta tam olarak yerini bulmasıyla , bazen kaderin ve şansın oyuna yeni parçalar katarak yeni kapıları aralamasıyla ilgilidir.Serüven bundan ibaret , hikaye bundan ibarettir.
KİTABIN ANAFİKRİ : Bazen arkadaşlar arasında , birbirimize başta neşeli olacağına inandığımız irili ufaklı oyunlar oynayabiliriz.İnsanın yaradılışından dolayı bunu doğal karşılamak gerek .Ancak , fantezilerimize , duygularımızı tatmin etme kaprislerine kapılarak oyuna oyun katmak , birbirimizin ayağını kaydırmaya çalışmak doğru değildir.her ne olursa olsun , bazen gülüp geçmeyi bilmeliyiz.Ayrıca yaşantımızda , alışkanlıklarımızda , anlayışlarımızda tutarlı olup dengeli bir insan olmayı bilmeliyiz.Kendimizi ortamdan soyutmuş gibi kabul etmeyip , iyisiyle doğrusuyla sosyal hayata kendimizi adapte edebilmeli , toplumu oluşturan bir bireyin de kendimiz olduğunu unutmamalıyız.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
Cem Beyoğlu : Yaşam tarzıyla tutarsız bir insan.İç ve dış dünyasında dengeyi tam manasıyla sağlayamamış bir kişilik .Altı derece miyop gözlükleri , çipil mavi gözleri ve narin elleriyle dedektiften çok banka müfettişini andıran ; çocuk suratlı denemezse de erkeksilikten pek nasibini alamamış hanımevladı görünümünde birisi.Karşı cinse pek ilgi duymayıp hatta bir ara Kerem’e ilgi duymasıyla , gıcır herşeyden nefret etmesiyle tutarsız bir kişilik.
Oktay Palamut : Hikayede , Cem tarafından Ergin Takipçi diye canlandırılmış.En olmadık zamanlarda en beklenmedik sesleri çıkaran , gürültüyle geğiren , kahkahalarla gülen , yüksek sesle ve el kol hareketleriyle konuşan , hatır hutur kaşınan , bir tipleme.Mafyöz bir firmanın avukatlığını üstlenmiş.Pratik zekasını Cem gibi hayal kurmak yerine kanunlardaki boşlukları bulmaya yönlendirdiği için kısa zamanda patronlarının gözüne girmiş ve vazgeçilmez adam konumunu almıştır.
Sonya : Gerçek yaşamda Canan . Sarışın , uzun bacaklı , Dişe dokunur bir kadın.Ama kendisine düşen repliği iyi oynamayarak , Cem’e Ergin’le olan ilişkisinin bir oyundan ibaret olduğunu çaktırmıştır.
Gonca : Gerçek yaşamda Şule . On yaşında dadısı olan Saniye Hanım(Müşerref)a verilmiş . saniye Hanım , yaşına rağmen dik duruşlu , sorgulayıcı bakışlı , güçlü bir kadındır. Gonca’nın ailesi , esasında İzmir’in en soylu ailelerinden gelmedir.Gonca , yaşına rağmen , bir işte dikiş tutturamamış , babasının parasını yemektedir.O da tutarsız bir yapıya sahiptir.
Erdem :Gerçek hayattaki adı Merdan’dır. Uzun boylu , sakallı , zayıf , kırk yaşlarında , köyün merkezindeki küçük kafenin sahibi.
Kerem :Gerçek hayatta Erdinç. Kitapta geçenlerden Gonca’yı öldürenin daima kendisi olduğunu düşündüren ,uzun boylu , sağlam duruşlu , yanık teni , inci dişleri , gözlerinin içine dek gülüşüyle ^gerçekten çekici^ denen ve sahiciliği konusunda karşısındakini daima tereddüte düşüren genç bir adam.Şurada burada çalışaraktan kazandığı parasıyla lüks yaşayıp , gezmeyi seven birisi.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER : 3 Şubat günü , çarşıda dolaşırken arasıra yaptığım gibi büyük kitapçılardan birisine girdim.Bunu bana ablam tavsiye etmişti.Kitapçıda bir veya iki saatimi geçirmekten hiç gocunmam.O gün , İmge Kitabevi’nde de iki saat oyalandım.Raflara , tek tek kitaplara baktım.Kanım kaynıyordu ama cebimde pek fazla paranın olduğu söylenemezdi.Çıkışta ayıp olmasın diye iki buçuk milyona aldığım bu polisiye kitabın beni bu kadar etkileyebileceğini doğrusu o anda tahmin edememiştim.Ama insan iki kez okuyup , üçüncüyü de okuma hevesiyle yanıp tutuşurken anlıyor.İlerideki kütüphanemin raflarından birisine koyabileceğim bir kitap , diye geçiriyorum içimden.
Kitapta bilgi iletişimi sağlayıcı ,lafı gediğine oturtucu , etkileşimi kolaylaştırıcı birçok öge mevcut.Kişiler raporda ele aldığım gibi sınırlı değil.Ben yalnızca önemli kişilere değindim.Ayrıca kitabın polisiye yönü var.Okuduğum ilk Türk polisiyesi.Sürükleyici…Sonunda hala tam olarak çözemediğim bir nokta var ve ben ve benim yüreğim kitabı üçüncü defa okuma sevdasına gark oldu.Her ne kadar , 170 sayfalık kitaptan birşey çıkmaz , diyenler olacaksa da , onlara yanıldıklarını ve hikayeyi onların da tatması gerektiğini söylerim.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ : Nihan Taştekin , artık , Türkiye’de de iyi polisiye yazan , ayrıntıların gerçek tadını çıkaran , “iyi polisiye , daha da iyi edebiyattır” sözünü kanıtlayan bir kadın polisiye yazarımızdır.Nihan taştekin , alanda yeni olduğu için aradığım internet sayfalarında dahi hakkında detaylı bir bilgi bulamadım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder