Mai ve Siyah

Kitabın Adı : Mai ve Siyah
Kitabın Yazarı : Halid Ziya UŞAKLIGİL
Yayın Evi ve Adresi : İnkılap Kitapevi, Ankara cad. no:95 İstanbul
Basım Yılı : 1992


1.Kitabın Konusu : Babasını kaybeden bir gencin,ailesini gecindirmek için çektiği zorlukları ve yaşadığı ilginç olayları anlatıyor.
2.Kitabın Özeti :

Ahmet Cemil orta halli bir ailenin çocuğudur. Mülkiyenin son sınıfında babasını kaybeder. Annesi ve kız kardeşini geçindirmek zorunda olduğu için,okul bitince çalışmak zorunda kalır. İyi derecede yabancı dil bilmesine ve şiir yazma becerisine sahip olmanın dışında,elinden başka bir iş gelmemektedir. Şiir onun için her şeydir. Bütün çalışmalarını şiir üzerinde yoğunlaştırmak ister,ve mai bir gecede Tepebaşı bahçesinde otururken,bir hayale dalar:eserini bitirecek,bastıracak büyük bir şöhret ve servet kazanacaktır. Zengin bir aile çocuğu olan arkadaşı Hüseyin Nazmi ‘nin kız kardeşi Lamia ile evlenecektir. Ali Şekip, Hüseyin Nazmi gibi arkadaşlarıyla şiir ve edebiyat üzerine tartışır. Ahmet Cemil’in hayatındaki başlıca zevklerinden birisi budur. Raci gibi kendisini kıskanan birisine rağmen şiirde bir şeyler yapacağına inanmıştır. Diğer yandan Ahmet Cemil, Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’yı sevmektedir. Başlıca gayesi onunla evlenmek, ona layık bir yuva kurmaktı. Mektebi bitirdikten sonra Ahmet Cemil, son derece sıkıntılı bir devre geçirir. Özel dersler vermek üzere evlerine gittiği öğrencilerin yaramazlıklarına katlanmak zorunda kalır. Böyle kişilerden para almak, ona pek zor gelmektedir. Dayanamayacağı bir duruma girince, bu sefer kitapçılara polis ve macera romanları tercüme etmeye başlar. Fakat kazandığı para ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Geceler boyu uykusundan feda ederek yaptığı tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Aslında o, ne öyle eserleri tercüme etmek ister, ne de parasını sıkıntılar içinde almaya razı olur. Günün birinde Ahmet Cemil, Mirat-ı Şuun adlı gazeteye girer ve edbi romanlar tercüme etmeye başlar. Ve hayatı az da olsa düzene girmiştir. Hatta gazete sahibi Hüseyin Baha Efendinin oğlu Vehbi Bey, Ahmet Cemilin kız kardeşi İkbal ile evlenir. Ahmet Cemil kız kardeşinin mutlu olması için güzel bir düğün yapar. Fakat bu evlilik İkbale saadet getirmez. Birbirlerini daha önce tanımadıkları için anlaşamazlar. Vehbi Bey küstah ve aynı zamanda çok içen kötü bir insandı. Karısı İkbal hamile olduğu sırada evindeki hizmetçilerle ahlaksız davranışlarda bulunuyor ve gönül eğlendiriyordu. Bir gece Vehbi, yine sarhoş bir vaziyette eve gelir ve eşini döver, onun hamile olduğunu düşünmeden attığı tekmeler karısının çocuğunu düşürmesine sebep olur. Bunu öğrenen Ahmet Cemil, arkadaşı Ali Şekip’in yanına gider. Annesinden kalan küpelere Emniyet Sandığı’na rehin verebilmesi için arkadaşını yardımını isteyecektir. Kız kardeşini kurtarmak için her çareye başvurur. Fakat hiç bir tedbir İkbali kurtarmaya yetmez. Daha sonra Vehbi ile aralarında çıkan bir kavga yüzünden gazetedeki işinden atılır. Hüseyin Nazmi Dışişlerine tayin edilmiştir. Ahmet Cemil onu ziyarete gider. Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceğini zannederek Ahmet Cemil’e bir başka haber daha verir: Lamia’yı bir subay ile evlendirecektir. Ahmet Cemil, Lamia’yı ilk tanıdığı günlere, Lamia’nın çocukluk günlerine ait tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar. Lamia’yı, ailesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye düşünür ve bir an aşkını itiraf etmek ister. Ama yoksulluğu ve zor durumda olduğu aklına gelince bundan vazgeçer. Önce kardeşi, sonra Lamia...ve geride hiç kimse kalmamıştır. Ahmet Cemil bir müddet eserini düşünür. Artık bir manası kalmamış olan eserini, bütün ömrünü harcadığı şiirlerini kötü bir anında yakar. Ocakta yanan kağıt parçalarını, ağlayarak seyreder. Madem Hüseyin Nazmi gidiyor. O da gidecektir. Bir gün arkadaşları ile Taksim bahçesinde otururlarken ileriye ait tasarladıklarını hatırlar. O hayallerden geriye hiç bir şey kalmamıştır. Şimdi o da bir vazife alıp uzaklara gidecektir. Kendisine kırgınlıktan başka hiçbir şey vermeyen bu İstanbul dan kaçacaktır. Yemen de bir kaza kaymakamlığını görevini kabul eder. Dertli annesini de alarak vapurla yola çıkar. O gece Hüseyin Nazmi de Paris’e hareket etmektedir. Gece karanlığında son defa İstanbul’u, Cihangiri seyreder. Deniz ve şehir yoğun bir karanlığa gömülmüştür. Vaktiyle Tepebaşı’nda, gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştür. Şimdi her taraf simsiyahtır. Ahmet Cemil <> diye düşünür. Artık o, hayatın biçareliği ile alay eden ışıklardan kaçacak, belki de gittiği uzaklarda saadeti bulabileceklerdi.....

3.Kitabın Ana Fikri : Bir gencin hayatı boyunca yanlızca kendi ve ailesi için yaşadığını ve bundan da hiçbirzaman usanmadan onların mutluluğunu aramaya çalısmasıdır.

4.Kitaptaki Olayların ve Şahısların Değerlendirilmesi : Kitaptaki olaylar birbirini takip eden bir tren gibi, yani atlama yapmadan güzel ve anlaşılır bir ifade kullanarak kitabın açık ve gerçekci olduğu ön planda tutulmuştur.Şahıslara gelince yine her romanda olduğu gibi iyi ve kötü tiplemeler bu romanda da yer almıştır.Şahısların eleşrtiri yapılacak bir yönü ortaya atılmamıstır.

Ahmet Cemil; Romanın en önemli kahramanını temsil eder. Romantik,hayalperest ve kültürlü bir genç.
Hüseyin Nazmi; Ahmet Cemil’in mektep ve sanat arkadaşı.
Ali Şekip;Mirat-ı Şuun gazetesi başyazarıdır. Ahmet Cemil’in yakın dostudur.
Raci; Eski edebiyat taraftarı,kıskanç,ayyaş,dedikoducu bir insan.
İkbal;Ahmet Cemil’in kız kardeşi, talihsiz kadını simgeler.
Lamia;Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi, Ahmet Cemil’in gizli aşkı.
Vehbi Efendi;Mirat-ı Şuun gazetesinin sahibinin oğlu. Romanın kötü tipi. İkballe evlenir ve ölümüne sebep olur.
5.Kitap Hakkında Şahsi Görüşler : Kitaptaki olylar çok güzel bir ifadeyle dile getirilmiş ve anlatılmıştır.Bir gencin hayatı boyunca çektiği çileleri sanki;bir sıra halinde ve birbirini izleyen bir sıra halinde ele alması romana ayrı bir tad katmıştır..

6.Kitabın Yazarı hakkında kısa bilgi :
Servet-i Fünun romancılarındandır. 1866 da İstanbul da doğdu. İlk tahsilinden sonra Fatih Askeri Rüştiyesi’ne gitti ve 17 yaşında okuldan ayrıldı. 1884’te “Nevruz” gazetesini daha sonra “Hizmet” ve “Ahenk” gazetelerini kurdu. İzmir Rüştiyesinde Fransızca öğretmenliği yaptı. İdadide Türk Edebiyatı dersi okuttu. Reji Müdürlüğü Başkatibi oldu. Serveti Fünun dergisine girdi ve en büyük romanları burada yayımladı. Darülfünunda batı edebiyatı dersleri verdi. Mabeyin Başkatibi, Ayan Üyesi oldu. 1945 yılında doğduğu yerde öldü. Modern Türk hikaye ve romanının babası sayılır, çevirileri de vardır.

9 yorum:

Adsız dedi ki...

daha fazla günümüz türkçesi kullanıla bilirdi

Adsız dedi ki...

yok gayet güzel bir roman çok beğendim

Adsız dedi ki...

çok güzel ama çok uzun ya bunu nasıl slayt yapacammmmm???????

Adsız dedi ki...

elinize sağlık Allah razı olsun süper bir özet

Adsız dedi ki...

Roman güzel ancak sonu daha iyi olabilir aslında

Adsız dedi ki...

Hic bisey anamadim kelimelerin yaninda verielen parantezdeki kelimelerle cumleyi anamaya calismaktan kitabi anlamiyorum ama guzel kitap

berfin kaya dedi ki...

Gercekten bayildim herkese tavsiye ederim

Adsız dedi ki...

Çok sağolun edebiyat projem için lazımdı ellerinizle sağlık.

Adsız dedi ki...

olaylar üzücü ama özet mükemmel teşkkürler