KİTABIN ADI : KORKUNÇ YILLAR
YAZARIN ADI : Cengiz DAĞCI
YAYIN EVİ VE ADRESİ : Ötüken Neşriyat A.Ş. Klodfarer Cad. 40/7
Divan Yolu-İSATNBUL
BASIM YILI : 1989
KİTABIN KONUSU : Sadık Turan adlı bir Kırım Tatarının Ruslar’layaşadıkları veİkinci Dünya Harbi sıralarında başından geçenler.
KİTABIN ÖZETİ : Yazar , Cengiz DAĞCI, Roma’da Sadık TURAN adlı biriyle karşılaşır,tanışır ve sohpet eder. Ertesi gün adresine uğradığında Sadık’ın kendisine bir paket bırakıp ayrıldığını öğrenir . Oradan ayrılır, merakla ve Sadık’ın ortadan kaybolmasından dolayı endişeyle paketi açar. Paketin içinde Sadık’ın anılarını yazdığı bir defter vardır. Okuduktan sonra anlaşılır ki Sadık TURAN yıllarca çektiği dertleri, sıkıntıları, kinini ve evine, milletine, topraklarına duyduğu özlemi bu sayfalara dökmüş, yazdıklarını da ilk defa Cengiz DAĞCI ile paylaşmış aynı zamanda bu ağır yükü yazara devrip Roma’dan ayrılmış. Defterin okunmasıyla bizde Sadık’ın başından geçenleri öğrenmekteyiz. Sadık TURAN’ın anıları, dertleri demek daha manâlı olucaktır, yemek masasında aldığı babasının milisler tarafından tutuklanıp götürüldüğü haberiyle başlımış. Götürülmler beyaz yüzlü, sarışın, iyi kalpli bir kadın olan öğretmeni Safiye hanım ve köyün yarsının tutuklanmasıyla devam etmiş. Babasının serbest bırakıldığı haberiyle Akmesçit’e taşınmışlar. Babası serbest bırakıldaktan sonra iki hafta işsiz dolaşmış ve bir gün yerde yatarken bulup onu evine alan bir müslüman kümese yerleşmesini sağlamış. Bir daha en son askare gitmeden 1939 yılında köyüne uğruyan Sadık evlerine Voronejli bir Rus aileinin yerleştiğini görmüş. Akmescit’e taşınmalarından geçen kısa bir süre sonra iki kardeşi hastalanıyor ve çok geçmeden ikisi de ölmüş. 16 yaşında babasının okumasını istediğini söylediği konuşması sonucunda Sadık 1937 yılında Kayabaşı Orta Mektebi’ne başlamış. Bahçesaray’daki Han Sarayı’nı gezerken yorulmuş ve bir ağacın gölgesinde oturunca yorgunluktan uyuya kalmış. Rüyasında kahve önünde yaşlı kişiler görüyor ve çocuklara anlattıkları hikayeyi dinlemiş. Muhabbet kurduğu dedelerden biri onu şehri gezdirmeye başlamış. Beraber engebeli, değişik yollardan şehri gören bir tepeye çıkmışlar. Dedenin Kazan’dan Ruslara karşı yardım istemek için geldiklerini söylediği atlılar sarayın kapılarından giriyormuş. Ardından da han ve askerleri çıkmış saraydan. Rusların çizmelerinin yürürken çıkardığı sesle Sadık düşünden uyanmış.1938’de taşındıkları yerde komşuları olan Süleyman diye bir arkadaş edinmiş. Bu sıralarda da Yeni Dünyasında yazarlığa başladığı için doktor olma hayalleri suya düşmüş. Süleyman askeri okula gitme kararına uyarken Sadık’I da yanında götürmek istemiş pek etkili olamamış. O vakitlerde askere çağrılınca babası bir konuşma yapmış ve Sadık’I ikna etmiş. Başta annesine askeri okula gidiceğini söylememişler, annesi normal askerliğini yapacağını sanmış. Gerçeği Sadık gittikten sonra öğrenmiş. Sadık ve Süleyman 1940 yılında teğmen rütbesiyle mezun olmup 54ncü tümen 94ncü taburun 2nci bölüğüne tayin olmuşlar. Krasnoye’de yapılan savunma sırasında evinden ayrı çektiği hasreti, milletinin birlik ve beraberliğinin önemini ve çarpışmalar sırasında yaşadıklarını anlatmış. Topçu olan Süleyman savunmada ölmüş. Daha sonra da aldığı özel görevde çavuşu vasilef ölmüş Sadık da esir düşmüş Almanlara. Almanların elindeyken Cevdet, Osman, Halil, Enver ve Mustafa isimli hemşerileri ile tanışmış. Kampta Mustafa çalışmaya gidip ekmek getiriyormuş. Almanlar esirleri başka yere sevk etmek için yola çıkardıklarında yolda Sadık’ın arkadaşları ölmüş. Sadık TURAN Almanların elinde yaıplan işkencelerden de bahsetmiş. Kamptayken daha önce görüştüğü Ermeni doktorla karşılaşmış. Ermeni O’na iş vermiş, hastahanenin yanında kalmasını sağlamış, ölüleri taşıyorlarmış. Ölülerin arsında kaybettiği Mustafa’nın cesedini bulması Sadık’ı çok üzülmüş. Karşılaştığı Azeri onu İskender alı başaşçılık yapan memeleketlisinin yanına götürnce Sadık da aşçılık yapmaya başlamış. Aşçılık çok rahat olduğu halde Alman çavuşu Şults gelip emir erliğini yapmasını önerdiğinde kabul etmiş. Bu noktadan sonra bir daha kampa dönmemiş, bir ahırda yatıp kalkarak kumandanlıkta çalışmaya başlamış. Bir gün sivil kıyafetli insanlar kumandanlık önünde toplanmış. Bu insanları toplamalarının nedeni savaşa katıldıklarını düşünmeleriymiş. Sadık tercümanlık yapmış. Bunun üzerine muhtarlardan köylülerin listesi istenip onlara tezkere yazılmış. Tezkere yazılan günlerden birinde O’nu hemşerisine götüren Azeri ile karşılaşmışınca Azerin kendisi adına da bir tezkere hazırlaması isteğinde bulunmuş. Karasızlık içinde birkaç gün geçirdikten sonra korkusuna rağmen içindeki sese dayanamayıp başkasının yerine Azeri’ye tezkere yazmış, gizlice vermiş. Alman askerleri Azeri’yi odaya kanlar içinde getirdiklerinde Buh ve Şults’un yanında Sadık da varmış. Bunun üzerine Azeri’ye işkence yapıp öldürmüşler. Şults, yüzbaşı ile çepheye çağrıldığını, Buh da O’nu ştalaga geri göndermek istemediğini kumandanlığa gönderebileceğini söylemiş. Bir iki gün sonra tren yolculuğunun ardından arabayla yanında alman askeri ile kumandanlığa varmış. Gittiği yerde çok nazik karşılanıp çay ikram edilmiş, temiz bir odada kalmış. Etrafta Rus subayları varmış ve çok rahat görünüyorlarmış. Ertesi gün komutanla görüştüğünde savaşı bitirebilmek için yardım istemişler. Başta reddetmesine karşı Alman subayı ikna etmiş. Sadık TURAN, Sadık KEMAL ismini alıp ştalaga geri götürülmüş. Sonraki gün Vinnitsa’dan trenle ayrılıp Volinsk’deki Ostrova kampına varmış. Kaldığı barakada Türkistanllılar varmış ve Türkistan için ordu kurduklarından söz ediyorlarmış. Sadık TURAN da bu kuruluşa katılmış, Rus üniformalarını çıkartıp Alman üniformalarını giymiş.SADık anılarını burada noktalamış.
KİTABIN ANA FİKRİ : Sadık TURAN’ın anıları herkese millet sevgisini ve devleti için yaşamayı anlatıyor. Bütün karşılaştığı güçlüklere göğüs gererek yaşamak ve memleketine dönmek için mücadele vermiştir.
KİTAPTAKİ ŞAHISLARI DEĞERLENDİRME :
Sadık TURAN : Küçük yaşta sorunlarla karşılaşıp, savaşı gören ve yıllarca evinden uzakta sürgün yaşıyan Tatar Türkü.
Bekir : Sadık Turanın yaşayan tek kardaşi. Sadık askeri okula gittikten sonra hiç görüşememişler.
Süleyman : Sadık’ın komşusu daha sonra askeri okulda beraberler ve aynı cepheye tayin oluyorlar. Milli duguları Sadık’tan daha zayıf kendini daha çok düşünen biri.
İvan Aleksandroviç ŞİŞKOF : Askeri ıkuldaki Rus komiseri. Sadık ve Süleyman’ın yüzüne gülsede onlar hakkında değişik düşüncelere sahip. Rus çıkarları için herşeyi yapabilen biri.
Grişa : Balıkçı rus Kırımlı. Kırımlı olduğu için Sadık’a yakınlık duyuyor, O’nun için kendini feda edip yaşamını yitiriyor.
Şults : Alman çavuşu. Sadık’a iyi davranıyor. Dürüst davranan biri.
KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER : Cengiz DAĞCI, Sadık TURAN karekteriyle milliyetçilik duygularını, Rus baskısı altında çektiklerini ve İkinci Dünya Savaşı yıllarını çok güzel anlatmış. Buna karşı sanatına değişik yanlı düşüncelerini karıştırması atmosferi dağıtmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder