KİTABIN ADI : Zambaklar Açarken
KİTABI YAZARI : Kerime NADİR
YAYIN EVİ ADRESİ : İnkılap ve Aka Kitap Evleri Kollektif Şirketi
BASIM YILI : 1980
1. KİTABIN KONUSU :
Kitap sorumsuz bir evladın karısına karşı olan sorumluluklarını üstlenmek zorunda olan bir babanın hikayesini anlatmaktadır.
2. KiTABIN ÖZETİ :
26 Mart günü hikayenin ikinci dereceden kahramanlarından olan Mete’den babasına;evlendiği ve karısının kaldığı hotelden alınması gerektiği ve baba Oğuz ALBATROS’un bu işle ilgilenmesi istemiyle bir mektup gelir. Bu haber üzerine baba Oğuz ALBATROS oğlunun mektupta vermiş olduğu adresten yeni gelinini almak üzere yola çıkar.Bu sırada da ağır bir yağmur ona eşlik etmektedir.Oğuz hotele girer ve 216 numaralı odada kalan Perran ALBATROS’la görüşmek istediğini söyler..Orada bulunan görevli 216 numaralı odaya telefon açar fakat telefona cevap veren çıkmaz.Bunun üzerine görevli Oğuz’a telefona kimsenin çıkmadığını ama isterse bir görevlinin onu odaya götürebileceğini söyler.Oğuz’un kabul etmesi üzerine odaya birlikte çıkmaya başlarlar ve Oğuz oğlunun gönderdiği mektubu bir kez daha okumak üzere cebinden çıkarır ve yürürken aynı zamanda gelen mektubu da okur.Kapıya vardıklarında görevli memurla birlikte “rahatsız etmeyin” yazısını görürler.Oğuz bu yazıyı görünce resepsiyona iner ve kendine bir oda ayırtır.Fakat o gece tek başına olduğundan sıkılır ve bir bara gitmeye karar verir.Yoldaki barlardan birine girer,en tenha köşeye oturur ve garsondan viski-soda ister.Geldiği bu mekan oldukça kalabalık ve gürültülüdür.Oğuz viskisini içerken ortam iyice kalabalıklaşır ve gençler daha da hareketlenmeye başlar.Bir süre sonra Oğuz’un deyimiyle “İsa kılıklı bir adam” sahneye çıkar ve açık seçik şarkılar söylemeye başlar.Fakat bu adam bu şarkıyı yalnız başına söylemeyecektir.Az sonra sahneye çok güzel bir sarışın çıkar ve çok iyi striptiz numaraları yapmaya başlar.Oğuz burada bir süre daha oturur ve hoteline geri döner.
Oğuz ALBATROS ertesi sabah erkenden kalkar ve hemen 216 numaralı odayı bağlamaları için resepsiyona talimat verir.Biraz sonra telefona peltek konuşmalı bir kız çıkar ve yarım saat sonra hotelin lobisinde buluşmak üzere sözleşirler.Oğuz bu söz üzerine hemen hazırlanıp lobiye iner fakat Perran biraz gecikmiştir.Perran geldiğinde ise Oğuz şaşkınlığını gizleyemez.O esnada Perran da aynı durumdadır.Çünkü Oğuz’un gelini Perran dün akşam Oğuz’un barda gördüğü ve izlediği kızın ta kendisidir.Aradaki tek fark kızın saçlarının siyah olmasıdır.Kız o gece sahneye perukla çıkmıştır.
Oğuz ve Perran tanışma faslından sonra Oğuzların çiftliğine gitmek üzere yola çıkarlar.Oğuz Perrana çok kızgındır ve yol boyunca sadece Perran tarafından sorulan sorulara cevap verir.Perran konuşmadığı sürece Oğuz da ağzını açıp bir tek kelime bile etmez.
Sonunda çiftliğe ulaşırlar.Bütün herkes kapıda Oğuz ve Perranı gayet iyi bir şekilde karşılar.Biraz sonra evin hizmetçisi İclal Hanım Oğuz’a avukatının kendisini aradığını iletir.Bunun üzerine Oğuz da hemen avukatını arar ve kendisini neden aradığını sorar.Avukat;daha önceden Oğuz ve eşi Mediha’nın boşanmak için açmış olduğu davanın temyiz olduğu haberini vermek için aradığını söyler.
Oğuz odasına çekilip çalışmaya koyulduğu sırada Perran içeri girer ve konuşmaya başlarlar.Bu sohbet esnasında Perran kendisini tanıtmaya başlar.Babasını emekli öğretmen olduğunu fakat iki yıl önce öldüğünü,annesinin ise kendilerine bakmak için terzilik yaptığını söyler.Sonra Meteyle nasıl tanıştıklarını anlatır.Uzun bir sohbetten sonra akşam yemeğini yemek üzere aşağı kata inerler.Oğuz’un yemekte çok sevdiği bir arkadaşı vardır ve Oğuz onu herkese tanıtır.Fakat sonradan sofrada bir misafirin daha olduğu anlaşılır.Bu da Oğuz’un halası Tomris ALBATtır.Tomris ALBAT ünlü bir roman yazarıdır.Perran Tomris ALBATın tüm romanlerını okumuştur ve kendisine olan hayranlığını bir kez de yüz yüze dile getirme fırsatı bulur.Akşam yemeğinin konusu Oğuz ve Medihanın boşanma davasıdır.Tomris ALBAT hazır dava temyiz olmuşken;Oğuzdan,Medihayı aramasını ve eve dönmesini rica etmesini ister.Zor da olsa Oğuz bunu kabul eder.Ne Mete ne de Oğuz ALBATROS Perranın bu konuyu duymasını istememelerine rağmen hizmetçi İclal olayı Perrana anlatır.Sabah olayı artık öğrenmiş olan Perran bu konudan Oğuza bahseder.Oğuz bu konuyu yalanlar ve zor da olsa böyle birşeyin olmadığına Perranı inandırır.Kahvaltıdan sonra Oğuz ile Perran çiftliği gezmeye çıkarlar.Oğuz her yeri Perrana tanıtır hatta ormanı bile birlikte gezerler.Perranla Oğuz o günden sonra bütün günlerini birlikte geçirmeye başlarlar.Her gün gezip dolaşırlar,çok eğlenirler.İstanbula inip yemek yerler,müzikli yerlerde eğlenir ve akşamın bir vaktinde eve gelirler.
Günün birinde Oğuzun bazı işleri dolayısıyla İstanbula inmeleri gerekir.Ama önce Oğuzun yazısı temize çekilmelidir.Perran o işin kolay olduğunu,yarım saat içinde bitirebileceğini Oğuza iletir.Gerçekten Perran yarım saat içinde Oğuzun yazısını süratle yazar ve bitirir.Sonra yola çıkmak için hazırlanırlar ve yolculuk başlar.
Vardıklarında ilk önce basım evine giderler.Burada işleri bittikten sonra sıra öğle yemeğine gelir.Öğle yemeklerini de yedikten sonra Oğuz Perranı bir kuyumcuya götürür ve tek taşlı bir yüzük alarak kendisine hediye eder.Perran bunun üzerine hem şaşırır hem de çok sevinir.Sonra müzikli bir mekana gidip eğlenmeye başlarlar.Daha sonraki akşam yemeğinde alkolü fazla kaçırırlar ve eve dönemeyeceklerini anlarlar.Oğuz arabayı bir deniz kenarına çeker ve arabada sabahlarlar.
Sabah uyandıklarında ikisinin de başı çatlayacak derecede ağrıyordur.Eve dönemeyeceklerini ve en iyi seçimin Oğuzun halası Tomris ALBATın evine gitmek olacağına karar verirler.Eve vardıklarında Tomris çok şaşırır.Orada iyi bir uyku çekerler.Uyandıklarında da her şeyi Tomrise anlatırlar.
Günler böyle geçerken Oğuzun Ankarada bir işi çıkar.Bu şehirde bir iki gün kalmalıdır.Konuyu Perrana açınca Perran çok üzülür.Fakat Oğuz işlerini mümkün olduğunca çabuk bitireceğine dair söz verince Perran biraz olsun rahatlar.Oğuz Ankaraya gidince Perran tüm arkadaşlarını çiftliğe çağırır.Geçen günler zarfında çiftliğin altını üstüne getirirler.Oğuz çiftliğe telefon açtığında İclal Oğuza;Perranın arkadaşlarını eve çağırdığını,çiftliğin altını üstüne getirdiklerini,Japon balıklarının olduğu havuza girip hepsini öldürdüklerini,atların ahırına girip atları ürküttüklerini ve onları çatlayana kadar koşturduklarını anlatır.Oğuz şaşkınlıkla birlikte güler ve Perranın şimdi nerede olduğunu sorar.İclal de arkadaşlarını uğurlamak üzere gittiğini kendisine bildirir.Oğuz Ankaradan döndüğünde tamirat başlar ve Perran Oğuz ve İclalden özür dileyerek kendisini affetirmesini bilir.
Artık Metenin İstanbula dönme vakti gelmiştir.Mete profesyonel bir futbolcudur ve olan tüm bu olaylar esnasında yurt dışında bir turnuvada görev almıştır.Meteyi ineceği uçaktan karşılamak üzere gidecekler arasında Albatros ailesinin çok yakın bir dostu olan Sabir,Perran ve Oğuz vardır.Uçak piste indiğinde Perran büyük bir sevinç ve heyecanla hoplayıp zıplamaya başlar.Mete uçaktan indiğinde büyük bir hayran kitlesi kendisini karşılar ve imza almak için sıraya girer.Sonunda Mete rötarlı da olsa Perranlara ulaşır.O sırada karşıda Mediha da görünür.Mediha da aynı uçakla İstanbula dönmüştür.Hep birlikte eve gidilir ve büyük bir sevinç içinde akşam yemekleri yenir.Bu sırada Mediha devamlı iğneleyici sözler söyemekte ve tedirginlik yaratmaktadır.Bu yemek esnasında Mete-Perran evliliğini kutlamak üzere Ayazpaşadaki evde büyük bir yemekli parti vermek üzere karar alınmış.
Ertesi sabah Oğuz kalktığında herkes kahvaltısını bitirmiştir.Sadece Oğuz ve Perran kahvaltılarını yeni yapıyorlardır.Oğuz bir süre oğlu ve gelinini pencereden izler.Daha sonra Oğuzu fark eden Perran Oğuzu kahvaltıya davet eder.Oğuz da onlara katılır.Kahvaltı esnasında telefon çalar.Arayan Metenin arkadaşlarıdır.Daha önce alınan Uludağa tatile çıkma fikrini hayata geçirmek üzere aldıkları kararları bildirmek için aramışlardır.Perran bu tatile gitmeyi hiç istememesine rağmen gitmek zorunda olduğunun bilinciyle hareket eder.Zamanı gelince yola çıkarlar.Bu arada Mediha da Ayazpaşada yapılacak olan partinin hazırlıklarına başlar.
Mete on beş gün sonra tatilden yalnız döner.Oğuz büyük bir merakla Perranın nerede olduğunu sorar.Mete babasına Perranla aralarında geçenleri anlatır ve Perranın İstanbulda bir arkadaşında kaldığını söyler.Ayrıca babasından gidip onu almasını da ister.
Oğuz Perranın yanına gittiğinde olanları bir de ondan dinlemek ister.Perran aralarında geçen her şeyi anlatır.Oğuzun yeni bir takımla anlaştığını,gideceği yeni yerde bir metresinin olduğunu ve o kadının da hamile olduğunu öğrendiğini söyler.Bunun üzerine Oğuz Perranı yemeğe çıkarır.Orada moral depolarlar ve geç saate kadar eve dönmezler.Eve vardıklarında ise fark ettikleri ilk şey Metenin yokluğudur.Mediha Metenin yeni bir takımla anlaşmak üzere evden çıktığını söyler.
Parti günü artık gelmiş olmasına rağmen Mete hala ortalarda yoktur.Parti başlar.Bu parti esnasında Perranın annesi ilginç bir gelişme olarak eve gelir.Fakat Perranın kedisinin geldiğini bilmesini istemez.Anne Perrana tıpkı Oğuzun kendisine armağan ettiği gibi bir yüzük hediye eder.Bu hediyeyi Oğuzun Perrana vermesini fakat Perranın,yüzüğün annesinden geldiğini bilmemesini ister.Perran da Uludağ’da Oğuzun hediyesini kaybettiğiden,Oğuz Perrana bir yüzük daha aldığını söyler.Perran bu duruma çok sevinir.Partiden sonra Mediha Oğuzu bir odaya çeker ve artık ilişkinin devam etmesini istemediğini,bir avukat tutup kendisinden ayrılacağını ve Metenin yanına gideceğini söyler.Mediha Oğuzun yanına gider.
Bir süre sonra Mete ve Mediha gittikleri yerden dönerler.Mete,Perran,Oğuz ve Mediha oturup herşeyi konuşmaya başlarlar.Bu konuşma esnasında çıkan bir tartışma üzerine Metenin Perrana atmak istediği tokat,Oğuzun araya girmesiyle Oğuza gelir ve Oğuzun suratı şişer.Bu olaylar üzerine Mete ve Mediha,Oğuz ve Perranı terk edip giderler.Oğuz Perrana kendisini asla yalnız bırakmayacağını söyler ve yeniden eskiden yaşadıkları güzel günlere birlikte dönerler.
Yine bu güzel günlerin birinde Oğuz ve Perran atları alıp ormana doğru bir yarışa çıkarlar.Yarış pınarın başında biter.Yarışın galibi Perrandır.Orada atların üstünde dinlenirlerken bir patlama sesiyle birlikte Perran attan düşüp yerde kalır.Perran vurulmuştur.Oğuz hemen Perranı kucağına alıp yola doğru koşmaya başlar.Bir kamyoneti durdurur ve Perranı hastaneye yetiştirmeye çalışır.Kamyonetin şoförü Perranın öldüğünü,isterse çabalamamasını Oğuza söyler ama Oğuzun vazgeçmeye pek niyeti yoktur.Hastaneye vardıklarında aynı şeyleri doktordan duyan Oğuz tam anlamıyla yıkılır.Perranın cesedini çiftliğe,odasına götürtür ve o cesetle birlikte odada kalır.Odadan çıkmak istemez.Bu arada olayları duyan Mete de çok üzülmüştür.Odaya giden Tomris ve Mete,Oğuzu kollarından tutarak polis ve jandarmaya bilgi vermek üzere alt kata indirirler.Polis bilinen şeyler dışında daha fazla bigisi olup olmadığını sorar Oğuza.Oğuz polis ve jandarmanın bildiği şeyler dışında bir şey bilmediğini söyler.Daha sonraları biraz düşünen Mete çiftlikte kendilerinden başka sadece Sabit’in olduğunu hatırlar ve hemen Meteyle birlikte Sabitin evine gidilir.Burada çok büyük tartışmalardan sonra Sabit Perranı vurduğunu kabul eder.Bununla da kalmayan Sabit;Metenin babasının Oğuz değil kendisi olduğunu söyler.Bunu duyan Mete iyice çılgına döner.Oğuzla Mete çiftliğe dönmek üzere yola çıkarlar.Sabit te gereken cezayı alır.
Her şeyi tekrar konuşan Mete ve babası aralarına hiçbir gücün giremeyeceğine dair söz verirler.Mete babasına kendisinden başka kimseye baba diyemeyeceğini ve yarıda kalan eğitimini tamamlamayacağını söyler.
Daha sonra Oğuz Perranın cenazesinin aile kabristanına defnedilmesi talimatını verir ve dediği olur.Perranın yeri artık aile kabristanıdır.Oğuz bununla kalmayıp her gün gelinini ziyaret edeceğine dair kendi kendine söz verir.O günden sonra aile bir araya gelir.Tek eksik artık Perrandır.
3. KİTABIN ANAFİKRİ :
Hayattaki zorluklar insanları nereye götürürse götürsün en büyük yıkım,aile içindeki ayrımlar ve küskünlükler sonucu gerçekleşecektir.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
I.Dereceden kahramanlar:
Oğuz ALBATROS:Ünlü bir oyun yazarıdır.İşinde gayet başarılı;kime nerede ve nasıl davranacağını bilen bir kişidir.
Perran ALBATROS:Oğuz-Mediha ALBATROSun gelini,Mete ALBATROSun eşidir.Perran gayet iyi niyetli,hoş,güzel,alımlı,eğlenmeyi seven,çılgın bir kadındır.Babası emekli öğretmenken vefat etmiştir.Annesi ise evin geiminin sağlamak üzere İzmirde terzilik yapmaktadır.
II.Dereceden kahramanlar:
Mete ALBATROS:Oğuz-Mediha ALBATROSun oğludur.Profesyonel futbolcudur ve aynı zamanda öğrenimine devam etmektedir.
Mediha ALBATROS:Oğuz ALBATROSun eşidir.Kıskanç,yapmacık tavırlı bir bayandır.
III.Dereceden kahramanlar:
Tomris ALBAT:Oğuz ALBATROSun halasıdır.Ünlü bir roman yazarıdır.Oğuza doğru yolu görmesinde yardımı ve desteği olmuştur.İyi niyetli ve işinde başarılıdır.
Sabir CEYLAN:Albatros ailesinin çok yakın bir dostudur.Albatrosların çiftliğinde kalma sebebi karısıyla kavga etmesidir.Eğlenmeyi,özellikle içki içmeyi seven biridirAyrıca Metenin esas babasıdır.
İclal hanım:Albatrosların hizmetçisidir.Çerkez soyundan gelen biraz yaşlıca bir bayandır.
Halim efendi:Çiftliğin bahçe işleriyle,kümesle,ahırla,atlarla ve diğer hayvanların bakımıyla ilgilenen görevlidir.
İbrahim bey:Evin aşçısıdır.
Zülfiye:Diğer işlere bakan hizmetçidir.
5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Kitap son derece akıcı ve gerçek hayatta karşılaşılabilecek olayları anlatıyor.Okumaya başlandığında mola verilmesi bile zor olacak bir kitap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder