Yezid'in Kızı

KİTABIN ADI: YEZİD’İN KIZI
KİTABIN YAZARI: REFİK HALİD KARAY
YAYIN EVİ VE ADRESİ: REMZİ YAYIN EVİ Koll.Ş.
BASIM YILI: 1987

1.KİTABIN KONUSU:

Fransa’da yaşayan bir türk gencinin Suriye’deki atalarından kalma köyleri gezmeye giderken Zeliha denen bir kıza aşık olması, başından geçen olaylar ve sürprizler kitapta anlatılmış.

2.KİTABIN ÖZETİ:

Bilinmeyen bir halk; Yezidiler:
“Yezidin Kızı”, Refik Halit’in Suriye’den dönüşünden bir yıl sonra, 1939 yılında yazılmış. Belki de bu nedenle, öykünün geçtiği mekan olarak Suriye’nin Kuzeyini, Sincar dağlarını seçmiş yazar. Bölgede yaşayan Yezidiler ise, hem kendilerine özgü kültürleri, hem de giderek azalan nüfusları ile, romana ayrı bir renk katıyorlar.
Fransa’da yaşayan bir Türk olan Hikmet Ali atalarını araştırmaya karar verir. Atadan kalma köylerini ziyaret etmek için Marsilya’dan Suriye’yegemiyle yapacağı uzun bir yolculuğa çıkar. Gemide Kürtçe konuşan Arjantinli gizemli bir kadınla tanışır. Kadının gizemli olması belki de Ali’nin ilgisini çeken yönüdür. Kadının Türkiye’yi de yakından izlediği çıkar ortaya. Öykü ilerledikçe, Zeliha’nın Yezidi kavminden olduğu, hatta Yezid’in kızı olduğu iddiası, gizemi daha da arttırır. Suriye çöllerinde, Sincar dağlarında gezip tozan, mekanın büyüleyici atmosferi altında büyük bir aşk yaşayan Hikmet Ali, Zeliha’nın yanındaki Asuri rahibinden gerçekleri öğrendiğinde çok büyük bir şok geçirir ve şaşkına döner. Zeliha artık onun için kalbindeki derin bir yaradan başka birşey değildir. Zeliha, Hind denizlerine, Ali köyüne doru yola çıkarken, Ali, “Sincar dağlarındaki gönül çarpışmasından sakat” kalmıştır.

3.KİTABIN ANA FİKRİ:

Yazara göre, –romanda gelenek ve görenekler anlatılırken iyice açığa çıkarılan “ilkel” inanışlarla- bu bölgede yaşayan halkların geri kalmışlığı, kendi başlarına medeniyete erişemeyeceklerini göstermektedir. Mesela, “Yezidi dinini, bildiğimiz bütün inançların Rus salatası” olarak aşağılamaktan hiç çekinmez. Karay’ın Araplara yönelik “oryantalist” bakışı, kadınlar konusunda doğuludur. Onun tercih ettiği kadın; “ erkeği memnunlukla karşılamayı bilen ve yüzünün sinirlenmemiş durgun, serin hatlarıyla onu rahata kavuşturmaya muvaffak olan sade kadın, eş ve kız kardeşi” olmalıdır”.

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

HİKMET ALİ:Geçmişini merak eden araştırmacı, zeki bir genç. Ayran gönüllü olduğuda söylenebilir.

ZELİHA: Oldukça gizemli bir yapıda. Onun ne olduğunu nasıl birisi olduğunu ve aklından neleri geçirdiğini tahmin etmek gerçekten de zor.

Olaylar oldukça sürükleyici bir şekilde tamamen gerçekçi.

5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:

Karay, psikolojik tahlillere yer vermemekle birlikte, canlandırdığı karakterlerini titiz bir gözlemle aktardığından, bu karakterlerin psikolojisine ilişkin ipuçlarını yakalamak zor değildir. Romandaki insan tiplemeleri olay ve mekan içinde, gündelik dile uygun diyaloglarla konuşup hareket ederken, cinsel istekleri de dahil olmak üzere, bütün insani özellikleri yerli yerindedir.
Genellikle üçüncü tekil kişi ağzından anlatılan bu romanında , klasik anlatım geleneğinin giriş, gelişme, sonuç kuralına sıkı sıkıya bağlı olduğundan, düzgün bir zaman sıralaması izleyen bu metinler hem akıcı, hem de kolay okunur özelliktedir. Bu tarz anlatımdan kaynaklanabilecek en önemli tehlike olan tekdüzeliği ise, öykülerine kattığı merak duygusu uyandıracak motiflerle, ve –bu romanında olduğu gibi- şaşırtıcı sonlarla bertaraf eder.
Edebiyatla, yazmakla ilgilenen herkesin mutlaka okuması ve incelemesi gereken bir yazar Refik Halit Karay. Üstelik, ilk bakışta içerik bakımından eskimiş görünmekle birlikte, geleneksel insan davranışlarını aktardığından, her dönemde keyifle okunabilir bir roman.

6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:

Kırka yakın kitabıyla, Türk edebiyatının en verimli isimlerinden olan Refik Halit Karay, yaşamının uzun yıllarını sürgünde geçirmiş bir yazardı. 1888 İstanbul doğumludur. Galatasaray lisesini bitirdikten sonra Hukuk Fakültesine kaydolmuş, ancak Meşrutiyet’in ilanından sonra öğrenimini bırakarak Tercüman-ı Hakikat gazetesinde çalışmaya başlamıştır. “Kirpi” imzasıyla siyasi taşlamalar yazdığı için İttihat ve Terakki hükümeti tarafından beş yıllık ilk sürgün cezasına çarptırıldığında yıl 1913’tür. Sinop, Çorum, Ankara ve Bilecik’te geçen sürgün yıllarının ardından İstanbul’a döner ve Robert Kolej’de öğretmen olur. Ne var ki, Refik Halit’in sivri dilinde değişme olmamıştır, bu kez Ankara hükümeti aleyhine yazılarından dolayı, Türk siyasi tarihinde “yüzellilikler” diye anılan guruba katılmış ve 1922 yılında ülkeyi terketmek zorunda kalmıştır. Beyrut ve Halep’te geçen 15 yılın ardından 1938’de Türkiye’ye dönen Karay’ın 1965 yılndaki ölümüne dek ardı ardına kitaplar yayınladığını görüyoruz.

Hiç yorum yok: