Yaban

KİTABIN ADI :YABAN
KİTABIN YAZARI :YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
YAYIN EVİ VE BASIM TARİHİ :ÖTÜKEN-1986
KONUSU :Romanda kendi ailesinden uzakta emireri’nin
yanında yaşamaya çalişan Ahmet Celal’in köylülere karşı verdiği cehalet savaşı
ve bunun yanında yaşadığı bir karşılıksız aşktan bahsediliyor.

KİTABIN ÖZETİ
Sakarya Savaşı’ndan sonra Haymana, Mihalıççık,Sivrihisar cephesi dolaylarında Garp Cephesi Kumandanlığı emriyle dolaşan Tetkik-i Mezalim Heyeti,bir taş kovuğunda sahibi belirsiz bir defter bulur.Defteri yazan, Birinci Dünya Savaşında bir kolunu kaybetmiş,memleketini düşman işgal edince de eski emir eri Mehmet Ali’nin köyüne sığınmış bir yüzbaşıdır.
Bir paşanın oğlu olan Yüzbaşı Ahmet Celal,Birinci Dünya Savaşının bitiminden Sakarya Zaferinin kazanılışına kadar Haymana ovasının ortasında Porsuk dolaylarındaki bu köyde kalır.Otuz beş yaşındadır.Birinci Dünya savaşına yedek subay olarak katılmıştır.Savaştan uzak kaldığı için son derece karamsar ve üzgündür.Bu arada İstanbul işgal edilir.Ahmet Celal de Mehmet Ali’nin köyüne gelir.Burası Anadolu yaylasında çorak, çıplak bir bozkır köyüdür.Bu köyde hiç kimse onun kolsuz olduğunun farkına varmaz, farkedenler de önemsemezler.Halbuki Ahmet Celal kolunu onlar için kaybettiğini bilmelerini ister.Hiç kimse koluna ne olduğunu sormamıştır.Çünkü sakatlık bu, köyde hemen hemen herkesin başına gelir.Ahmet Celal ıle köyü arasındaki uzaklık ve çatışma buradan başlar.Ahmet Celal’e göre köylü oldukça geri ve cahildir.mehmet Ali’den başkası onunla konuşmaz,çünkü köylüye göre de o ‘yaban’ dır.
Köylüler, ilk haftalarda Ahmet Celal’i hükümet tarafından gönderilen bir memur zannetmiştir.Hepsinin yüzünde korku ve şüphe vardır.Ahmet Celal’in en basit ve en doğal hareketleri onlara tuhaf gelir.
O, Mehmet Ali’nin ovaya bakan,iki küçük pencereli,zemini toprak olan odasında kalmaktadır.Bütün kaybettiklerini burada bulmaya gelmiş olmasına rağmen hiç bir sey istediği gibi olmaz.Mehmet Ali bile köyüne döndüğünün hemen ikinci günü köylülerden biri olmuş ve onlara karışmıştır.Bu, geriye dönük bir gelişmedir.Ahmet Celal, çevre değişmeyince insanın değişmeyeceğini anlar.
Savaş,buradaki insanların dışında olup bitmektedir.Askere çağrılma korkusu dışında savaşla ilgilenmezler.Milli Mücadele’ye karşı köylülerin davranışlarıyla, Ahmet Celal’in düşünceleri birbirinin tam zıddıdır.
Salih Ağa köyün tek zengin adamıdır.Fakat o derece cimridir ki, kışın bile ayağına çorap giymez.Köyde herkes onun emrindedir.Köylülere göre en akıllı adam odur.Ahmet Celal, köylünün farkında olmaksızın soyulduğunu, sağlık namına her şeyden mahrum olduğunu, çocukların adeta köpeklerin ağzından lokma kapacak kadar aç olduklarını görür ve üzülür.
Ahmet Celal,savaşı, uzaktan, gazete haberlerinden takip etmektedir. Köylülere durumun önemini anlatmak ister.Fakat onlar ağalarına bağlıdırlar ve Ahmet Celal’i dinlemezler.Onu aralarına bile almazlar.Ahmet Celal tek başına kalır.Artık hayatı,kurak gökle,çatık yer arasında kaybolmuş bu bozkır içinde geçmektedir.Kadınlar da kaçar ondan.Genç subay bunalımlar geçirir.
Ahmet Celal, gezmeye çıktığı bir gün Emine’yi görür ve ona aşık olur.Emine onda bir takım hayaller ve arzular uyandırmıştır.
Bu arada Şeyh Yusuf çıkagelir.Köylülere okuyup üflemekte, onların müşküllerini çözmekte, karşılığında da ellerinde avuçlarında ne varsa almaktadır.Ahmet Celal Şeyh’le konuşmaya karar verir.Aralarında çıkan münakaşadan sonra Şeyh köyden kaçar.
Mehmet Ali, bir süre sonra tekrar askere çağrılır.Ahmet Celal de gitmek ister.Süleyman adlı bir adamla iyi anlaşırlar.Süleyman’ın Cennet adında ahlaksız ve geçimsiz bir karısı vardır.Köylünün öfkesini üzerine toplayan Cennet köyden kovulur.Süleyman onun gidişine çok üzülmüştür.Teselli edecek kimsesi de yoktur.Süleyman ortalıktan kaybolur.
Salih ağa ile Zeynep kadın arasında bir arazi anlaşmazlığı çıkar. Oğlunun askere gidişine ağlamayan kadın bu toprak parçası için günlerce ağlamıştır.Ahmet Celal’in müdahalesine rağmen Salih Ağa toprağı gaspeder.
Artık Zeynep Kadın da Ahmet Celal’den şikayetçidir.Ahmet Celal bu köyde istenmediğini düşündükçe tek çıkar yolun onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek ve davranmak olduğunu düşünür.Fakat onlar gibi hissetmek ve düşünmek işte yapamayacağı şey budur.
Ahmet Celal fırsat buldukça Emine!nin köyüne gitmekte, onu görmeye çalışmaktadır.Emine’yi gizliden gizliye seven İsmail de beraberindedir.Fakat her seferinde Emine, Celal’den kaçar, çünkü o Emine’nin gözünde kolu olmayan bir heriftir.İsmail ve Emine arasındaki yakınlaşmayı farkeder.Kendini garip,yalnız,yurdun ücra köşesine atılmış bir kara nokta olarak görmesine rağmen,Emine’yi daha on yedi yaşında fakat yetmişinde gösteren İsmail’e yakıştıramaz.İsmail’in kendinden güçlü olduğunu kabullenmez.Bu arada kış hazırlıkları başlamış, Mehmet Ali köye izinli gelmiştir.Ahmet Celal yeni evinde,yalnızlığını,başından geçenleri yazarak gidermeye çalışır.
Emine’yi istemek için bir kaç kere onun köyüne gider,fakat cesaret
edemez. Sonunda Bekir Çavuş’un karısı,kızı ister fakat vermezler.Ahmet Celal son ümidini de kaybetmiştir.Bitkin bir haldedir.İntihar etmeyi düşünür.Bir müddet sonra İsmail ile Emineyi evlendirirler.
Bu arada, düşman köye yaklaşmaktadır.Önce uçakları gözükür, köye bir takım kağıtlar atarlar.Şunlar yazılıdır: Eskişehir ve Kütahya’yı aldık.Yarın öbür gün buralara kadar geleceğiz.Sakın yurdunuzdan olmayınız.Biz size kötülük etmeye gelmiyoruz.Halife ve padişah bizimle beraberdir.Biz sizi Kemal’in çetelerinden kurtarmak için savaşıyoruz.Köylüler buna inanır. Ahmet Celal kandırıldıklarını söyler fakat ikna edemez.Uçakların gelişi ve kağıt atmaları bir kaç kez daha tekrarlanır.Gelip köylüyü kurtaracaklardır. Bir müddet sonra gelirler,köylü ilk önce evlerine çekilir.Önce Ahmet Celal’in evini ararlar,sonra da zulüm başlar.Köyüm imamı ve Salih Ağa düşmana yol göstermektedir.
Sabah olunca köyde, kadınların bağrışmaları,çocuk hıçkırıkları, köpek ulumalarına karışır.yunanlılar evleri yakıp yıkmaya başlarlar. Ahmet Celal defterini ğöğsüne saklayarak Emine ile birlikte köyü terkeder.Fakat ikisi de yaralanır.Emine’nin yarası ağırdır, yürüyecek halde değildir.Ahmet Celal defterini Emine’ye teslim ederek, bilinmeyen geleceğe doğru yürür gider.
BAŞLICA ŞAHISLAR
Ahmet Celal: Sağ kolunu Birirnci Dünya Savaşı sırasında kaybetmiş,
otuz beş yaşında,yalnız,karamsar,bilgili,İstanbullu genç bir subay.
Mehmet Ali: Ahmet Celal’in ilk savaştaki emireri.Tipik bir Anadolu
Köylüsü.
Salih Ağa: Köyün en zengin adamı.Görünüşüyle bir dilenciden farksız.Sadece kendi menfaatini düşünen ve bunun için her şeyi yapabilecek merhametsiz bir adam.
Şeyh Yusuf:Anadolu insanının din karşısındaki tutumunu gösteren, bağnaz ve sahtekar biri.
Emine: Genç ve güzel bir köylü kızı.Fakat duygularını asla belli edemeyen biri.
Zeynep Kadın: Sakin,sağlam yapılı,çilekeş bir Anadolu kadını.
YAZARIN HAYATI
XX.yüzyıl yazarlarından. XXII. Yüzyılın sonlarından itibaren Saruhan vilayeti bölgesinde hüküm sürmüş Karaosmanoğulları sülalesindendir.İlk ve orta okul tahsilini Manisa,İzmir ve İskenderiye’de tamamladı.1908’ de İstanbul’a geldi.Yazı hayatına 1909’dan itibaren Fecriati topluluğu içinde ve şiirle başladı.1915’de Peyam,1916’dan sonra İkdam gazetesinde makale ve hikayeler yazdı.Dergah dergisinin yazarları arasına girdi.Milli Mücadele’ye katıldı.Milletvekili oldu.Bazı dış ülkelerde elçilik görevinde bulundu.1923’de Kadro dergisini çıkardı.Ulus gazetesinde başyazarlık yaptı.Deneme,makale.hikaye,mansur şiir, monografi ve hatıra türlerinde eserleri olan yazar şöhretini yazdığı romanları ile elde etti.Yakın tarihimizin önemli olaylarını,Tanzimat döneminden itibaren,değişen nesillerin hayat görüşlerini yazdı.Düşünceye dayanan tezli romanlar yazdı.Realist bir sanat anlayışı vardır.
Hikayeleri:Bir Serencam (1913), Rahmet (1923), Milli Savaş Hikayeleri (1947).
Mensur Şiir:Erenlerin Bağından(1922), Okun Ucundan(1940)
Hatıra:Anamın Kitabı(1957), Vatan Yolunda(1958), Zoraki Diplomat(1955), Politikada 45 Yıl(1968), Gençlik ve Edebiyat Hatıraları (1922).
Monografi:Ahmet Haşim(1934), Atatürk(1941)

Hiç yorum yok: