Simyacı

KİTABIN ADI : SİMYACI
KİTABIN YAZARI : PAULO COELHO
YAYIN EVİ : CAN YAYINEVİ
BASIM YILI : 1996


ROMANIN ÖZETİ

Romanın kahramanı Santiago’dur. Annesi ve babası onun rahip olmasını ister ve onu rahip okuluna göderir. Arta kalan zamanlarda da koyun sürüsünü otlatmaya götürüyordur. Bu ona tüm Endülüs’ü gezme imkanı saglamaktadır. Fakat babasına; okuldan ayrılmayı düşündüğünü ve gezgin olmak istediğini söyledi. Babasıda ona bir kese altın verip ‘git, kendine bir sürü al ve en iyi şatonun bizim şatomuz ve en güzel kadınları bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünya dolaş’ der ve oğlunu kutsayarak ona izin verir.

Satntiago’nun sırtında heybesi, kitabı ve yamçası vardır. Babasının verdiği para ile bir koyun sürüsü alır. Yaşamının büyük düşünü ;dünyayı dolaşmayı gerçekleştirmeye başlar. Bazen papaz okuluna Tanrıy’I tanımak için nasıl girebilirdim’ diye düşünüp bunun kendisini sıktığını düşler tekrar kendi yazgısı doğrultusun da bir başka yolculuga çıkıyordu. Ama dünya büyük ve sonu gelmiyordu. Kısa sürede olsa koyunların kendisine yol göstermesine izin veriyorsonun da yeni şeyler keşfedip tekrar onları peşin de sürüklüyordu. Her gün yeni bir yere gidiyor, otlaklar değiştiği halde bazen mevsimlerin bile birbirine benzemediğini dahi anlamıyorlardı. Koyunların tek kaygısı yiyecek ve suda idi. Dağ, taş, köy kasaba geçip hava karardığında koyunları kurtlara karşı emniyete alacak düzgün bir yer buldugunda yatıyor ve sabah hava aydınlanıncada tekrar gezmeye başlıyordu.

Birgün yıkık bir kiliseye girer. Kilisenin içinde kocaman bir firavun inciri büyümüştür. Dibine oturur ve kitap okuyarak uykuya dalar. Rüyasın da ; bir çocuğun Santiago’nun koyunlarıyla oynarken, onun elinden tutup Mısır pramitlerine götürür. ‘Burada gizli bir hazine bulacaksın’ der ve tam yerini gösterecekken uyanır. Santiago bu rüyanın etkisin de kalır fakat inanmaz. Gittigi bir köyde falcı yaşlı bir kadına rüyasını anlatır. Falcı tatmin edici bir cevap vermez ama ona hazineyi bulacagın ve onda birini istediğini söyler. Santiago oralı bile olmaz ve oradan ayrılarak dolaşmaya devam eder. Pazarın içinde dolaşırken kendisini Salem Kralı olarak tanıtan yaşlı bir adama raslar. Adamla baya muhabbet ederler ve kendi amaçlarını anlatır. Yaşlı adam Santiago’nun kendi kişisel menkıbesinin peşinde olduğunu bildiğini ve bunun için ona yardım edeceğini söyler.

Yaşlı adam, evrenin gizemleri hakkında bilgi vermek karşılıgın da; Santiagodan koyunlarının onda birini ister. Sonra onu sarayına götürür ve bir teste tabi tutar. Bir yamek kaşığına yag koyarak elinde tutmasını ve bu şekilde sarayı gezmesini ister. Santiago dolaşır gelir ama saray hakkında hiç bir izlenim elde edemez çünkü yagı dökmemek için etrafa dikkat etmemiştir.Yaşlı adam sarayın harikalarını tanıması için onu tekrar gönderir. Geri geldiğin de yag dökülmüştür. Bu testin amacı ‘Mutluluk gizli dünyanın bütümn harikalarını görmektir; ama kaşıktaki iki damla yagı unutmadan’ der yaşlı adam. Bir çoban gezmeyi bilir ama koyunlarını asla unutmaz. Mesajı almıştır. Yaşlı adam, Santiago’ya biri beyaz diğeri siyah olmak üzere iki adet gizemli taş verir ve siyah olanı “evet”, beyaz olanı “hayır” anlamını taşıyan bu taşları “zora düştüğün zamanlarda kullan ancak kendi kararını kendin vermeye çalış ama Tanrı’nın sana gödereceği simgelere saygılı ol” der.




Santiago falcı kadın ve Salem kralından aldığı işaret ve bilgilerden sonra Mısıra gitmek için sürüsünü satar ve yola koyulur. Afrika’nın bir liman şehrinde kendisinin turizim danışmanı olduğunu söyleyen bir çocuk ile tanışır. Mısıra gidebilmek için çölün geçilmesi gereklidir ve deve almak için pazara giderler. Ama çocuk parayı çalarak kaçar ve Santiago’yu bu tanımadığı şehir de parasız pulsuz bırakır. Santiago taşları ilk ve son kez burada Salem kralının kutsamasını üzerinde olup olmadığını anlamak için kullanır. Aldığı yanıt olumludur. Bunun da sevinci ile yoluna devam edebilmek için billuriyeci dükkanına para kazanmak için girer. Billuriyecinin azalan işlerinin tekrar canlanmasını saglar. Aralarındaki ilişki iyice artar ve birbirlerine hayallerini anlatmaya başlarlar. Billuriyeci hacca gitmek için para biriktirmektedir. Kiişisel menkıbesinin bu olduğunu bilen billuriyeci parası olduğu halde bunu gerçekleştirmez, çünkü daha sonra yaşaması için bir sebebin kalmıyacagını düşünmektedir. 6 ay burada çalışan Santiago yeterli parayı kazanır ve tekrar yola koyulur. Yolda bir ingilizle karşılaşır. Bu ingiliz kendi kişisel menkıbesi olan Simyacı’yı bulup felsefe taşının gizemini keşfetmek için uğraşmaktadır; bunun için de onun da çölü geçmesi gerekmektedir. Birbirleriyle iyi anlaşırlar ; bir kervana katılırlar. Fakat yolda kaybolurlar ve bir vahanın savaşçıları tarafından bulunurlar. Kabileler arasında bir savaş vardır ve burada kalmak zorundadırlar. İngiliz Simyacı’yı buralarda bulacağını düşünmeye başlamış ve Santiagonun yardımlarıyla onu aramaya halktan sormaya başlamıştır.ingiliz Simyacı’ ya çölde raslar fakat ondan öğrenebildiği tek şey ; önceden beri bildiğini uygulaması gerektiği olmuştu.

Santigo burada Fatima’ya raslar ve ona aşık olur. Her gümn onu gömek için çeşmeye gider. Birgün çölü seyrederken gözünün önünden anlık olarak silahlı bir birliğin vahayı işgalini görür. Bir devecinin de telkiniyle vahanın ileri gelenlerinin karşısına çıkar. En yaşlısı Yusuf peygamberin rüyasının yorumunu hatırlatır ve delikanlının haklı olabileceğini düşünür. Ve silahlanmaları için emir verir. Toplantıdan sonra devasa bir at üzerinde siyah peçeli herhangi bir dünyalıdan çok daha güçlü görünen ve omuzun da bir şahin taşıyan birisi vahaya gelir. Savaşçıların gelecegini söyleyen kişiyi görmek ister. Santiago’nun içinde herhangi bir korku belirmez. Cesaret sınavını geçen Santiago Simyacı’yla tanışır. Simyacı Santiago’nun sabaha sağ çıkabilirse kendisini bulması için güneye gelmesini söyler ve kısa sürede ortalıktan kaybolur.

Gece süvariler saldırır ama önlem alan vahanın sakinleri onları öldürürler ve Santiago’nun sayesinde tehlikeyi atlatmış olurlar. İleri gelenler Santiago’nun vahanın müşaviri olasını isterler. Fakat Santiago çöle Simyacı’yı aramaya gider. Karşılaşırlar ve Simyacının çadırın da iki gün kalır. Simyacı onun geleceğini kendisine çölün söylediğini, ingilizin ise ilk önce kendisini öğrenmesi gerekmektedir. Simyacı ona çölü geçmesinde yardımcı olcaktır. Döner Fatima’ya yapacaklarını anlatır. Fatima onu beklemenin kendi kişisel menkıbesi olduğunu anladığını söyler onu bekleyecektir.

Santiago çölün dilini, öğenmek zorundadır çünkü piramitler de çölün bir parçasıdır. Menkıbesini tamamlaması için ise bu şarttır. Simyacı ve Santiago birlikte yola çıkarlar. Simyacı ona yüreğini dinlemeyi öğretmek istiyordu ve bu sayede kendi yolunu bulabilecekti. Çünkü Simyacı ‘Kendi yüreğini dinle. Yüreğin herşeyi bilir, çünkü yüregin Evrenin Ruhundan gelmektedir ve birgün oraya geri dönecektir’ der.


Santiago, yüreğinin söylediklerini dikkatle dinleyerek çölde ilerlemesine devam etti. Karşılaştıkları güçlükler karşısın da hep kendi kişisel menkıbesine güvendi. Simyacı ile pramitlerin yakınlarında bir manastıra kadar geldiler. Simyacı ona ’yüregin hazinenin olduğu yerdir.’ diyerek ondan ayrıldı. Sonunda kumullar tepesine ulaştı. Pramitler, bütün gçrkemiyle karşısında yükseliyordu. Ansızın arkasından bir darbe ile yere yuvarlandı. İki eşkiya onu soyup öldürmek için saldırmışlardı. Onlara herşeyi anlattı. Aralarından birisi onun tam bi salak olduğunu kendisinin de rüyasında; İspanya’da bir yerde, bir firavunincirinin altında hazine olduğunu gördüğünü ama ahmakça hareket etmediğini söyler. Ve Santiago’yu serbes bırakırlar. Santiago Simyacı’nın haklı olduğunu yüreğinin İspanya’da olduğunu anlar. Rüyayı gördüğü kiliseye giderek firavunincirinin dibini kazar ve hazinesine kavuşur.

Şimdi yüreğini tekrar dinler ve Fatima’yla evlenip onu ailesine tanıştırmak için tekrar Mısır’a hareket eder.

Hiç yorum yok: