KİTABIN ADI:KORKUNÇ YILLAR
KİTABIN YAZARI:CENGİZ DAĞCI
YAYIN EVİ VE ADRESİ:VARLIK YAYINLARI,EKİN BASIMEVİ, İSTANBUL.
BASIM YILI:MART,1959
KİTABIN KONUSU: Kırımlı bir Türk subayının hayatı, özellikle esir olduğu yıllar konu edilmiştir.
KİTABIN ANAFİKRİ:Türklerin bağımsızlıkları ve vatanlarına ne kadar çok düşkün oldukları belirtilmiştir.
KİTAPTAKİ OLAY VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
Kahramanımız Sadık Turan çocukken subay olmayı düşünmeyen ama can dostunun kendini razı etmesiyle subay olan duygusal ve düşünceli bir şahsiyettir.
Süleyman, Turan’ın kan kardeşi, asker ruhlu biridir. Turan’ın da subay olmasına sebep olmuştur.
Mustafa Ağa ihtiyar, bir o kadar iyi kalpli, bir şahsiyettir. Alman esir kampında karşılaşırlar. Diğer beş Türk gibi Turan’ı da yanına alır, Almanlar için çalışır ekmek, su sağlar.
KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER: Kitap doğrudan anıların yazıldığı bir defterin düzenlenmesi şeklinde yazıldığından son derece sade ve bir o kadar da sürükleyicidir. Herkese tavsiye ederim.
KİTABIN YAZARI HAKKINDA BİLGİ:
Cengiz Dağcı, Kırımlı Türk romancı (yalta,1920), Sovyet ordusunda subay olarak II.Dünya Savaşına katıldı. Almanlara tutsak düştü. Savaşın son yıllarında İngiltere’ye sığınarak Londra’ya yerleşti (1946). Korkunç Yıllar(1956), Yurdunu Kaybeden Adam (1957) gibi romanlarında savaş yıllarında soydaşlarının çektiği acıları dile getirdi. Çocukluğunun geçtiği yerleri, soydaşları üzerinde siyasal baskının yol açtığı acıları, savaş yılları tecrübelerini bir dizi romanında (Onlar Da İnsandı,1958) anlattı.
KİTABIN ÖZETİ:
II. Dünya savaşı öncesi zor yaşam şartları altında Kırım halkı büyük acılar çekerler. Müslüman–Türk Sadık Turan, babası hapse atıldığında, daha çocuk yaşta, ailenin geçimini üstlenir.
Askerlik çağı gelir.askerdeyken kan kardeşi Süleyman’la orta kumanda okuluna girerler. Turan hiç istemese de Süleyman’ın baskısı ve okul komutanı Şişkof’un etkisiyle subay olur.
Artık Ruslar için Almanlara karşı savaşacaktır. Bir muharebede Süleyman şehit, Turan esir düşer. Artık taşlı, samanlı, kuru ekmeğe, yatacak temiz bir yere muhtaç kalır. Çok geçmeden kampta hemşehrilerini bulur. Bunların arasında Mustafa Ağa adında ihtiyar ama bir o kadar çalışkan biri vardır. Çalışkanlığıyla Almanların gözüne girer ve kamp dışındaki işlere gider. Böylelikle iyi ekmek ve su bulur. Bunu da hiç düşünmeden bir baba gibi hemşehrilerine dağıtır. Bazen kendine bile ayırmaz.
Bir gün başka bir kampa yola çıkarlar. Uzun ve zor bir yolculuktur. Geride kalanlar öldürülür. Esirlerin psikolojisi iyice bozulmuştur. Hemşehrilerden bir Mustafa Ağa, bir de Turan sağ salim kampa varır. Ama Turan, çürük damgasi yiyerek ölümü bekleyenlerin yanına atılır. Dayanamaz. İlk firsatta diğer barakaya kaçar Mustafa’yı arar, bulamaz.
Birkaç gün sonra sihhiye bölüğündeki bir hemşehrisi onu, hem yardım etsin, hem de karnını doyurabilsin diye yanına alır. Hastenedeki ölüleri gömerken bir gün Mustafa’nın ölmüş olduğunu görür. Bu işe artık devam edemez. Kampa geri döner. Aşçı İskender ile tanışmasıyla hayatı tamamen değişir. O da artık bir aşçıdır ve aşçılık en saygı değer bir iştir. Alman subaylarından sonra kampta onların sözü geçer. Genç sonunda karargaha emir eri olarak geçer. Artık onun için çok rahat günler başlamıştır.
Artık o kadar güven toplamıştır ki Almanlar sonunda onu casusluk okuluna gönderir. Ama o bu durumu okuldaki ikinci günü ancak anlayabilmiştir. Ölümüne kabul etmez, sonra damardan girip, vatanın milletin için, bağınsızlığın için, Kırım için Alman üniformasıyla çalışıp çalışmayacağını sorarlar. Aslında mantıklıdır, dayanamaz, kabul eder; Çünkü Turan orada yalnız değildir. Türklerin hepsi kendi bağımsızlıklarını kazanmak için örgütlenmişlerdir. Kötü günler artık bitmiş ve bağımsızlık için yeni günler başlamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder