Bir Ölünün Defteri

KİTABIN ADI
BİR ÖLÜNÜN DEFTERİ
KİTABIN YAZARI HALİT ZİYA UŞAKLIGİL
YAYIN EVİ VE ADRESİ İNKİLAP VE AKA KİTABEVLERİ /İSTANBUL
BASIM YILI 1984

1.KİTABIN KONUSU:
Bu kitapta halasının kızına aşık olan bir adamın onun en iyi arkadaşına aşık olduğunu öğrenince büyük fedakârlık göstererek onların birlikte olmalarını sağlaması anlatılmaktadır.
2.KİTABIN ÖZETİ:
Bir gece Hüsamettin eşi ve çocuklarıyla oturuyordu.Birden kapı çalındı ve yaşlı bir ihtiyar belirdi.İhtiyar Hüsam’a arkadaşı Vecdi’nin çok kötü bir halde olduğunu ve acele olarak onu görmesi gerektiğini söyledi.Bunun üzerine beraberce yola koyuldular.
Hüsam yolda Vecdi ile nasıl tanıştığını düşünüyordu.Onunla çok iyi arkadaştılar.Şu anda Vecdi’nin durumu çok kötü olmalı diye düşünüyordu.Eve vardıklarında onu yatakta yatarken buldular.Vecdi çok acı çekiyordu. Hüsam’ın geldiğini görünce ona eliyle yazıhanede bulunan sol taraftaki gözü gösterdi ve “sizi affediyorum” dedi.Hüsam bunu düşünüyordu. O bir de başkasından bahsetmişti.Bu düşüncelerle yazıhaneye döndü, orada bulunan defteri aldı ve okumaya başladı.
Vecdi ilk olarak annesinin ölümünden bahsetmişti. Annesi bir sabah hayatını kaybetmişti bunun üzerine babası onu halasının yanına götürdü ve kendi işleri münasebetiyle yanından ayrılmıştı. Halasının Nigar adında bir kızı vardı. Kızı iki buçuk yaşlarındaydı.İkisi aynı odada kalıyorlardı.Birbirlerine karşı başta çekingen davransalar da daha sonraları iyi anlaşmaya başlamışlardı. Vakitlerini birbirleriyle oynayarak ve eğlenerek geçiriyorlardı.Bir gün Vecdi’nin babası onları çağırdı. Onlara bir hoca tutmuştu.Çocuklar bunu üzüntüyle karşılamışlardı.
Vecdi yedi yaşına geldiğinde onu okula göndermeye başlamışlardı. Artık Vecdi Nigar’ı daha az görüyor ve onunla daha az ilgileniyordu.Okulda kendisiyle tanıştığını ve çok iyi arkadaş olduklarını yazıyordu.Vecdi onu hafta sonları evine götürüyordu.Onu halası ve Nigar’la tanıştırmıştı.Artık üçü beraber geziyorlar ve oyun oynuyorlardı.Aradan beş yıl geçmişti.O yıl Vecdi okulu bitirmiş, Hüsam’ın ise daha iki yılı vardı.
Bir gün Vecdi halasına artık meslek sahibi olduğunu ve müsadeleriyle evlerinden ayrılmak istediğini söyledi.Bunun üzerine halası onu bir kenara çekti.Ona kendisinin çok yaşlandığını Nigar’a artık başka birisinin bakması gerektiğini bunun için de onunla evlenmesi gerektiğini söyledi. Bu Vecdi için inanılması zor olan sözlerdi. Çünkü o Nigar’ı her zaman bir abi olarak sevmişti ve hala öyle seviyordu.
Vecdi Hüsam’dan bir mektup almıştı.Onunla buluştular ve Vecdi ona olanları anlatmaya başladı.Bunun üzerine Hüsam ona bunun mümkün olabileceğini onun daha genç olduğunu söyledi fakat sanki yüzünde acıklı bir ifade vardı.Vecdi eve döndüğünde Nigar’ı odasında kitaplara bakarken gördü. Belki söylemeye cesaret edemiyordu ama o gerçekten Nigar’ı seviyordu. Nigar’la birlikte olmak ve ona sevdiğini söylemek istiyordu ama bunu başaramıyordu. Hüsam’la karşılaştıklarında onun yazar olduğunu öğrenmişti. Eve geldiğinde Nigar’ın bunu öğrendiğini ve konuşmalarından Hüsam’a karşı bir ilgi beslediğini anlamıştı.Nigar Vecdi’ye annesinin onun hakkında söylediklerini bildiğini ve böyle bir olayın mümkün olamayacağını söyledi. Bunun üzerine Vecdi kendisinin de bu fikre katılmadığını sadece halasını üzmek istemediği için hayır demediğini belirtti.Fakat içi kesinlikle bu şekilde söylemiyordu çünkü o Nigar’ı çok seviyordu.Ona Hüsam’ı sevip sevmediğini sordu. Nigar başını öne eğerek “evet” dedi. Ertesi günü Vecdi Hüsam’ı alarak Çamlıca’daki evine gitti. Öbür gün ikisi de eşyalarını alarak buraya taşındılar. Daha sonra beraberce fotoğraflara bakmaya başladılar. Onların içinde Nigar’ın da fotoğrafı vardı.Vecdi fotoğrafları alarak tozlanması için rafın üzerine kaldırdı.İki gün sonra bir düşünce Vecdi’yi oraya sürükledi ve düşündüğü gibi Nigar’ın fotoğrafı kaybolmuştu.
Vecdi Hüsam’la beraber yemek yerken ona Nigar’ı ancak onun mutlu edebileceğini ve amacının ikisini mutlu olarak görmek olduğunu söyledi.Sonunda o gün gelmiş ve Hüsam ile Nigar evlenmişlerdi. Vecdi iyice kendisini insanlardan soyutlamış ve umutsuzluğuyla başbaşa kaldığı köşke dönmüştü.On beş gün sonra Hüsam ve Nigar onu ziyarete geldiler. Nigar odayı dolaşıyor ve duvarda asılı olan resimleri inceliyordu. Onlar ayrıldıktan sonra Vecdi dışarıya çıktı ve Tıbbiye’den arkadaşları ile karşılaştı. Savaş üzerine konuşuluyordu. Vecdi de onlarla beraber cepheye gitmeye karar verdi. Halasından izin istedi ve ertesi gün trene binerek yola koyuldu.Edirne’ye vardıklarında trenden indiler ve beraberce Eski Zağra bölgesine yerleştiler.Çatışmalar oluyor ve yaralı askerler bu bölgede bulunan hastaneye getiriliyordu.Vecdi bir çatışma sırasında dürbünle cephede bulunan binbaşıyı gördü onunla trende tanışmıştı ve tabancasını alarak onun yanına gitmeye karar verdi.Binbaşının yanına gelince onunla beraber savaşmaya başladı fakat o anda omuzuna bir kurşun isabet etti. Askerler onu hastaneye yetiştirdiler. Fakat o sol kolunu kaybetmişti. Aradan günler geçti ve sonunda İstanbul’a dönmeye karar verdiler. Vecdi ilk olarak Hüsam’ın yanına gitti daha sonra halasının evine gittiler. Halası onun kolunun olmadığını öğrenince çığlık attı ve ağlamaya başladı. Nigar’ın İsmet ve Fuat adında iki çocuğu olmuştu.Vecdi onların kendisini sevmediğini düşünüyordu.Vecdi evden ayrıldığında yağmur yağıyordu.Karlı bir rüzgârla karışık düşen bu yağmurun altında üşümekten hoşlanarak ilerliyordu. Eve vardığında zangır zangır titriyordu. Defterini çıkarmış ve bu halde yazıyordu.
Defter burada bitmişti. Hüsam bir süre bu olayın etkisinde kalmış gibi durdu. Sonra ayağa kalkarak ölünün soğuk alnını uzun bir öpüşle öptü.


KİTABIN ANAFİKRİ:
İnsanlar başkalarının mutluluğu için kendi mutluluklarını feda edebilirler. Bu davranış her ne kadar onların üzülmesine sebep olsa da takdire layık bir harekettir .

KARAKTERLER HAKKINDA BİLGİ:
Vecdi: Düşüncelerini tam olarak belli edemeyen, insanların mutluluğunu isteyen, acı olaylar yaşadığı için içine kapanık ve fedakâr bir kişiliktir.
Nigar: Gelişen olayların bilincinde, uyanık ve düşüncelerini aktarmaktan çekinmiyen enerji dolu bir karakterdir.
Vecdi’nin halası:Yeğeni ve kızını birleştirmek isteyen, onların üzüntüsüne ortak olan, her ikisini de seven ve onlara yardımcı olan bir karakterdir.
Hüsamettin:Arkadaşını istemeden üzen fakat kesinlikle onun kötülüğünü düşünmeyen insancıl ve arkadaşsever bir kişiliktir.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER :
Benim fikrimce bu kitapta acı çeken bir insan ve bu insanın başından geçen olaylar tasvir ediliyor.Vecdi bu acısını unutmak için her türlü çareye başvuruyor fakat buna herhangi bir çözüm bulamıyor.Kendisini yalnızlığa ve çaresizliğe sürüklüyor.Bu kitap bana göre bir insanda bulunması gereken özellikle bağışlama, fedakârlık gibi davranışları ön plana çıkarıyor.

YAZAR HAKKINDA BİLGİ:
Halid Ziya, Hacı Halil Efendi’nin üçüncü çocuğu olarak 1866’da İstanbul’da doğdu. İstanbul’da ilk mektep, askeri rüşdiye... (1873-1878) Babasının işleri kötü gitmeye başlayınca Halid Ziya annesiyle birlikte İzmir’e dedesinin yanına gönderildi. Öğrenimini İzmir Rüşdiyesi’nde sürdürdü.
İzmir’e dönüşünde Rüşdiye öğretmenliğine başladı ve akabinde Osmanlı Bankası’na girdi. İstanbul’da Reji Genel Müdürlüğü’nün başkatiplik teklifini kabul ederek İzmir’den ayrıldı (1893). Reji’deki çalışma günlerinde Servet-i Fünun’a da katılarak edebi faaliyetlerini yoğunlaştıran Halid Ziya, Meşrutiyet’ten sonra bir süre Darülfünun Edebiyat Fakültesi’nde Batı edebiyatı okuttu. Halid Ziya 23 Mayıs 1945 tarihinde İstanbul’da öldü.
Romanları:Nemide,Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası, Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu, Kırık Hayatlar
Hikayeleri:Bir İzdivacın Tarih-i Muâşakası, Bir Muhtıranın Son Yaprakları, Nâkıl, Bu Muydu?, Heyhat, Küçük Fıkralar, Bir Yazın Tarihi, Solgun Demet, Sepette Bulunmuş, Bir Hikâye-i Sevda, Onu Beklerken, Aşka Dair, İhtiyar Dost
Hatıraları:Kırk Yıl, Bir Acı Hikaye, Saray ve Ötesi.
Deneme:Sanata Dair

3 yorum:

Adsız dedi ki...

bu eserin yazıldığı dönem hakkın da bir bilgi bulamıyorum .
bana bu konuda yardımcı olabilirmisiniz..

Adsız dedi ki...

Seveti funun yani baskici donem sanat icin sanat gorusu var

Adsız dedi ki...

Eserin yazıldığı dönem "Serveti Fünun" dönemidir.