Cemile

KİTABIN ADI : CEMİLE
KİTABIN YAZARI : CENGİZ AYTMATOV
YAYIN EVİ : ÖTÜKEN
BASIM YILI : 1990
SAYFA SAYISI : 64

KİTABIN KONUSU: Danyar ve Cemile’nin gönlü bir tesadüftür birleşir, bilinmezlik ikliminde. Gizliden gizliye severler birbirlerini. Önceleri kendilerine dahi itiraftan korkarlar. Lakin aşkın sis perdesi her ikisini de sarmıştır bir kere.
Cemile adlı bu roman:Cepheden yeni dönen Danyar ile kocası cephede olan Cemile’nin yasak aşkını anlatıyor.

KİTABIN ÖZETİ: Kendim için çok değerli olan tablonun karşısına geçiyor ve tabloya uzun uzun bakıyorum.Tabloda sonbaharın solgun görüntüsü var.Rüzgar,uzaktaki sıradağların üzerinden hızlı hızlı kayan küçük alabulutları kovuyor.Ön planda,koyu kızıl renkte bir pelin bozkırı.Ve bir de,son yağmurlardan sonra kurumaya vakit bulamamış kapkara bir yol.Yağmurdan yumuşayan tekerlek izleri boyunca iki yolcunun ayak izleri uzayıp gidiyor.İzler uzaklaştıkça silikleşiyorlar. O iki yolcu ise,bir adım daha atsalar çerçeveden dışarı çıkacaklar sanki.Bu yolculardan biri…

Savaş başlayalı üç yıl olmuştu.Aile büyükleri uzak cephelerde,Kursk ve Oral önlerinde savaşıyorlardı.Büyük erkeklerin harcı olan günlük ağır işler henüz onbeş yaşına basmamış olan çocukların omuzlarına yüklenmişti.Avılda iki akraba ailenin evleri yanyanaydı.Diğer evin aile reisi ölmüş ve karısı iki çocuğuyla kalmış.Kabilede hala yaşatılan eski geleneğe göre ,dul bir kadının çocuklarını alıp başka bir yere gitmesine izin verilmez.Onun için bizimkiler bu kadını babamla evlendirmişler.Babam ölenin en yakın akrabası olduğundan,atalarının ruhuna saygısı ve ödevi,onu bu kadınla evlenmeye mecbur etmiş.Böylece bizim evde ikinci bir aile olmuş. Bu evde iki oğlunu verdi orduya.Bunlardan büyüğü olan sadık,askere gitmeden az önce evlenmişti.Sadık’ın annesi mert,hatır sayan,kimseye kötülük düşünmeyen bir kadındı.Talihde yüzüne gülmüş,ona çalışkan bir gelin vermişti:Cemile,çalışkanlıkta annenin benzeriydi.Yorulmak nedir bilmez,her işten anlayan ama hareketleri biraz farklı bir kadın.

Birgün eve geldiğimde avluda onbaşı Ozmat’ı gördüm.Erkekler olmayınca tahıl çuvallarını Avıl’dan istasyona asker eşlerinin taşımasına karar vermişlerdi. Bunun için Cemile’yi istiyordu.Annem ilk önce razı olmadı.Daha sonra benimde Cemile’nin yanında gitmem şartıyla Ozmat annemi razı etti.Bizle beraber köye cepheden yeni gelen Danyar’da gelecekti.Danyar’ın şaşılacak yanı,sürekli dalgın olmasına rağmen,çok hızlı çalışması ve iyi iş yapmasıydı.Onu gören,açık yürekli hiçde çekingen olmayan bir insan sanırdı ama o aksine içine kapanık bir insandı.
Birgün Cemile’yle Danyar’ın arabasına ağır bir çuval yükleyerek şaka yaptık.Danyar o an bunu çok ciddiye aldı fakat ertesi gün hiç bir şey yokmuş gibi davranmaya devam etti.Bu eşşek şakasından dolayı Cemile kendisini Danyar’a karşı mahçup hissediyordu.Dönüşte Cemile şarkı söylemeye başladı.Sesi güzeldi ve onu dinlemek bir zevkti.Bir an durdu ve Danyar’a seslendi:
-Hey danyar,sende bir türkü söylesene! Sen yiğit değilmisin yani!
Danyar atlarını durdurarak biraz mahcup,cevap verdi:
-Söyle Cemile söyle,can kulağıyla dinliyorum seni!
-Ne yani bizim kulağımız yok mu?Anlaşıldı söylemek istemiyorsun.
Ve Cemile söylemeye devam etti.
Ondan türkü söylemesini niçin istemişti acaba?Belki öylesine istemişti,belki de onu konuşturmak istiyordu.Az sonra tekrar türküsünü kesip bağırdı:
-Hey Danyar,sen hiç aşık oldun mu?
Böyle dedi ve gülmeye başladı.
Danyar soruya cavap vermiyor ve susuyordu. Cemile’de sustu.
“Birine türkü söyletmenin en iyi yolu bu diye”düşündüm ve güldüm.Dereyi geçtikten sonra Danyar kamçısını şaklattı ve birdenbire türkü söylemeye başladı.Yavaş sesle,kesik kesik söylenen bu türküde çok dokunaklı,coşkulu benim anlatamayacağım bir şey vardı.
O günden sonra hayatımızda bir değişiklik olduğu belliydi.Ben artık sürekli olarak iyi bir şeyin olacağını bekliyor,bunu istiyordum.

Her zamanki gibi istasyondan geliyorduk.Bu defa Danyar’a bir şeyler olmuştu:Türküsünde öyle tatlı öyle dokunaklı bir sevecenlik ve yalnızlık duygusu vardı ki ona olan sempati ve merhametten insanın gözleri sulanıyor,boğazına bir şeyler takılıyordu.Cemile,danyar’ın arabasına bindi ve onun yanına oturdu.Elini göğsüne koymuş ve sanki taş kesilmişti.Ben arabanın yanında yürüyor,hafifçe hızlanarak öne geçiyor ve gözucuyla onlara bakıyordum.Danyar sanki Cemile’nin varlığını hissetmemiş gibi söylüyordu türküsünü.Cemile Danyar’a iyice sokulmuş,başını hafifçe onun omzuna dayamıştı.
Danyar’ın sesi titredi,sonra yeni bir kuvvetle yine gürledi,çınladı.Danyar şimdi bir aşk türküsü söylüyordu.Bu engin bozkırda ben iki aşık görmüştüm.Beni farkedemiyorlardı bile.Bambaşka iki insan olmuşlardı.
Danyar’I dinlerken her zaman duyduğum o anlaşılmaz heyecan beni yine sardı.Ve bir anda,ne istediğimi apaçık anlayıverdim:Ben,onların resimlerini yapmak istiyordum.Avıl’a döndüğümüzde resmi yapmaya başladım.Kendimi öyle kaptırmıştım ki etrafımda olanları ne görüyor, ne duyuyordum. Ancak tepemde bağıran bir sesle kendime geldim:Cemile idi bu.Önümdeki resmi gördü ve resme uzun uzun baktı.Ve
-Onu bana ver,hatıra olarak saklayacağım.
Böyle dedi ve kağıdı katlayıp koynuna soktu.

İki yıl aradan sonra o sonbahar tekrar okula döndüm. Derslerden sonra sık sık çay kenarına gider,şimdi teredilmiş ve ıpıssız harman yerinin yakınında bir yere oturdum.Birden yanyana giden iki insan gördüm. Cemile ile Danyar,vadide patikadan demiryolu kavşağına gidiyorlardı. Başları fundaların arasında iki defa daha göründü ve sonra kayboldular…
-Cemileeee! Diye bağırdım olanca kuvvetimle.
Aklımı kaybetmiştim sanki.Dereye dalıp,suların içinde arkalarından koşmaya başladım.Hızla giderken birden düşüp yuvarlandım.Gözlerimden çeşme gibi yaş akıyordu.İşte o zaman yerde uzanıp yattığım o anlarda,birden anladım Cemile’yi sevdiğimi.Evet,sevmiştim ve bu benim ilk çocukluk,ilk gençlik aşkımdı.O an ben yalnız Cemile’den ve Danyar’dan değil,çocukluğumdan da ayrılmıştım.

Şimdi onlara bakıyor ve Danyar’ın sesini işitiyorum.Beni de yola çağırıyor:Demek ki bavulumu alıp gitmenin zamanı geldi.Ben de bozkıra,kendi köyümüze döneceğim ve orada yeni renkler arayacağım.




KİTABIN ANA FİKRİ:Sevgi engel tanımaz.
KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: Danyar:Savaştan yeni dönmüş, bir ayağı aksak, genç ve yorgun bir delikanlıdır. Yetim büyümüş,içine kapanık biryapıya sahiptir. Yüreğinin gizlerini kimseye açmamıştır. Sessizdir hem de çok sessiz. Gözleriyle konuşur.Belkide pek zahmetli geçmiş öksüzlük yılları ona duygu ve düşüncelerini gizlemesini öğretmiştir.

Cemile: Tabiatı Danyar’dan farklı da olsa, düşüncelerini konuşarak gizler.Sert mizaçlı, lafını esirgemeden dobra dobra konuşur. Kimilerini bu tavrı rahatsız etse anne onun en çok bu yönünü sever. Hal ve tavırlarında serbest, büyüklerine saygılıdır. Oldukça da güzeldir. Kocası evliliklerinin dördüncü ayının ertesinde savaş dolayısıyla askere gitmiştir. Kocasının ara sıra gönderdiği mektupların son satırlarında geçen “Karım Cemile’ye selamlar” cümlesi, cemilenin deli dalgalar gibi coşan yüreğini tatmin etmez.

KİTAP HAKKINDAKİ ŞAHSİ GÖRÜŞLER:Küçük bir çocuğun ağzından anlatılan romanda tahliller:ayrıntılı,kısa ve sıkıcı olmayacak şekilde yapılmıştır.Yazarın dili sade ve sürükleyicidir.Sadece iki insan arasındaki sevgi değil vatan sevgisi,doğa sevgisi çok güzel işlenmiştir.Cemile adlı bu romanı herkesin okumasını tavsiye ederim.

YAZAR: Kırgız Türk romancı. Kırgızistan'ın Şeker köyünde doğdu. Cumbul'da baytar okulunu (1946) ve Kırgızistan Tarım Enstitüsü’nü bitirdi (1953). Deneme çiftliklerinde çalıştı. Bir müddet Moskova'da Gorki Enstitüsü'nde staj gördü. Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde okudu. 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Kırgızistan'ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkesini Lüksemburg'da büyükelçi olarak temsil etti.
Aytmatov, milletinin tarih boyunca kazandığı sosyal, kültürel, ahlaki, edebi, askeri yani bütün maddi ve manevi zenginliğini eserlerine yansıtmış, yaşadığı coğrafyanın insanının tarih içinde kazandığı değerleri, acılarını, kahramanlıklarını, tecrübelerini yazıya döküp ölümsüzleştirmiş, halkının içinde düştüğü zor durumları eserlerinde en güzel şekilde anlatmış, onların çözümlerine dair ipuçları göstermiş, eserlerinde kendi ifadesi ile ‘tipik insan’ı ortaya koymaya çalışmış bir yazardır.
Hikayelerinde milletinin temel mülkü olan milli hafızaya ait efsane, destan, masal hikaye ve türküleri, bunların meydana geldiği şartları, ardındaki hikayeleri, insanları kullanırken, Kırgız Türk kültürünü, psikolojisiyle, duyuş ve anlayış tarzıyla, maddi manevi zenginliğiyle o kültürü bina edenlerin evlatlarına yeniden hatırlatmaya çalışmış.
Hikayelerinde halkının değerlerini, dertlerini, varsa onun içindeki çürümeyi anlatan yazarın en önemli özelliği, özüne bağlılık, kendinden, halkından, coğrafyasından haberdar olma olarak kendini gösteriyor.
Hikayelerinde, Kırgız Türklerinin zengin şifahi kültürüne ait efsaneleri, masalları, türküleri kullanışında gözlenen coşku da yazarın bu yanının en bariz göstergesi durumundadır

Ülkemizde bilinen ve en çok satan kitapları: Toprak Ana, Elveda Gülsarı, Yıldırım Sesli Manascı, Yüzyüze – Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek, Dişi Kurdun Rüyaları, Cemile – Sultan Murat, Beyaz Gemi, Kızıl Elma – Oğulla Buluşma - Beyaz Yağmur – Asker Çocuğu – Deve Gözü – Cengiz Han’a Küsen Bulut, Kassandra Damgası

19 yorum:

Adsız dedi ki...

tavsiye ederim kısa ve zevkli bir kitap fazla zaman da almayan bi kitap herkes okumalı :D

meltem..

KADERİMM dedi ki...

kızım yaaaa gerizekalımısın nesin biz yazacaz özeti ben bu özetiyazmaya kalksam 1 haftadan fazla sürer ama sen okumakdan söz ediyon bide özet bu yaa bu özetiyse kitabın hepsi işkence gibi bir şeydir keşke bizim türkçeci sizin türkçe dersine girsede sizin dersde adam adam asmaca oyunu gibi olsa türkçe dersinde biz ağlamaya bi başlıyoz durdurana allah şükür
:))))) :)))))) :)))))) :)))) :)))))

Adsız dedi ki...

abartılacak birşey yok kitap yaklaşık 70 sayfa ve gayet akıcı, kısa ve kitap okumayı sevmeyen biri olarak bence keyiflii... zaman almadan rahatça okunabiir tavsiye ederim.

Adsız dedi ki...

Kitap gerçekten güzel, duygular kısa bir şekilde ama aynı zaman da güzel bir şekilde anlatılmış.Teşekkürler :)

Adsız dedi ki...

rabiş

ra lütfen bu kitabın kahramanlarınn adlarını yazın yaa bu kitab kimin ağzından anlatılıyor hep başka bakşa özetler var biri birini tutmuyo lütfen yaa yardım edin sınavda hoca sorcakmış yaa nolursunuz adam gibi hepsinin adını yazın yaa :((

Adsız dedi ki...

Aslinda. Kitap okadar akici degil. Baslarinda sikila sikila. Okudum ama bence sonu gayet guzeldi yaa ben sunu anlamiyorum kitap okumayi odev veren bir hoca neyi amacliyor. Zorla kitap okutulmazki ne yalan soyleyim okumaya değmez

Unknown dedi ki...

tam oxumadim amma cok hosuma gitdi hemde kendi adim cok hosuma gitddi

Unknown dedi ki...

cok sevdim

imran Gülsevgi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
imran Gülsevgi dedi ki...

Gercekten de harika bir kitap mutlaka okuyun.derim iddialiyim begeneceksinizz:))

Adsız dedi ki...

mükemmell ♥

Unknown dedi ki...

Avıl nedir

Unknown dedi ki...

köy

Adsız dedi ki...

Bugün cemileden sınavız inşallah iyi geçer

Eastern Mediterranean University / Doğu Akdeniz Üniversitesi dedi ki...

Avıl değil ayvıl :) ayvıl şeklindede söylenebilir. (Kazak özbek tatar v.b isimleride vardır)
Köy anlamına gelir ;)

Unknown dedi ki...

Hiç beğenmedim neden mi ne biçim konu Kardeşim asker kardeşi yengesinin gavatlığını yapıyor resmen ona mı yanarsın kendisi yengesine göz dikiyor ona mı yanarsın hiçte bile dünyanın en güzel romanı değil. Cengiz Aytmatovu yeni okuyurum akıcı güzel romanları var ama bu roman tam bir sapıklık...

Unknown dedi ki...

Cengiz Aytmatovu birkaç aydır okuyorum çok güzel romanları hikayeleri var.
Ama buna eleştirim var asker abisinin karısının resmen gavatlığını yapıyor resmen ve kendisi de yengesine göz dikiyor. Namus örf adetimizi zedeleyen bir durum bana göre dünyanın en iyi romanları arasına giremez basit kısa sapıkça bir hikaye...

Adsız dedi ki...

çok güzel olmuş işime yaradı teşekkürler

Adsız dedi ki...

burak bab allana köle